aklını, azığını, sazını, sözünü
veriyorsun yolcuya
ve yol gösteriyorsun ona.
bu iyi, bu güzel, bu âlâ!
ellerini de ver bari,
ellerini, kollarını da ver ki,
senin tutuşunla tutabileyim
eteğinden, ‘geçip giden’i!
yel gibi koşmasını bilen
ayaklarını da ver ki,
senin hızınla koşabileyim
peşinden, ‘alıp giden’in!
kanatların var mı,
kanatların, keskin gözlerin,
sivri pençelerin var mı?
onları da ver, onları da ver ki,
senin uçuşunla uçabileyim,
senin konuşunla konabileyim,
senin inişinle inebileyim
tepesine, gök bakışlı sanatın.
ve sonra huma kanatlı sözle
bulup çıkarabileyim,
kazıp çıkarabileyim
ruhun güzelliğini, aşkın güzelliğini
üstüne, gündelik gerçekliğin,
haz-obur gerçekliğin,
söz-obur gerçekliğin,
giz-obur gerçekliğin.
29 Eylül 2009