Ana SayfaYazarlarHDP, düştüğü yerden nasıl kalkar?

HDP, düştüğü yerden nasıl kalkar?

 

Kamuoyu anketleri, bugün seçim olsa Halkın Demokrasi Partisi’nin (HDP), son seçimlerde aldığının biraz altında bir oyla barajın altında kalacağını gösteriyor. Anketler, HDP’nin oy oranını koruduğunu gösterseydi de, bu partinin Türkiye siyasetindeki etkisine dair söyleyeceklerimiz çok da farklı olmazdı, o da şu: Yüzde 13 oy aldığı 7 Haziran 2015 seçimlerinin öncesindeki ve sonrasındaki etkisiyle kıyaslandığında, HDP bugün yere çakılmış bir partidir.

 

Peki, HDP için buradan çıkış var mıdır ve varsa bunun yolu nereden geçmektedir?

 

Buradan çıkış tabii ki vardır, hatayla yere çakılan bir siyasi partinin hatasını tamir ederek yeniden yükselebilmesi her zaman mümkündür.

 

Yeniden yükselmenin yoluna gelince… Bunun için her şeyden önce HDP’lilerin, partilerinin hangi nedenle yere çakıldığı sorusuna doğru, yürekli bir cevap vermeleri, ardından da, bu hatanın bir daha tekrarlanmaması için neler yapılması gerektiği üzerinde uzun uzun çalışmaları gerekir.

 

HDP’yi yere çakan büyük hata

 

HDP, 7 Haziran seçimlerini izleyen günlerde çok büyük bir hata yaptı ve PKK’nın Kürtlerin yoğun biçimde yaşadığı kentlerde başlattığı hendek savaşlarına zamanında inandırıcı bir itiraz geliştiremedi.

 

Vahap Coşkun, 6 Aralık’ta Al Jazeera Turk’ten Gonca Şenay’a verdiği söyleşide HDP’nin ikna edici olmayan itirazlarını şu cümlelerle ifade etmişti:

 

“(…) Özellikle hendek siyasetinde, 80 vekile sahip, bölgenin büyük kısmında yerel iktidar olan bir parti grubu, ‘Biz asla bu hendek siyasetini kabul etmiyoruz, çatışmaları kabul etmiyoruz. Bu sorun 14-15 yaşındaki çocukların sırtına yıkılacak bir sorun değil. Biz parlamenterlerin çözmesi gerekir’ deyip, hendeklerin önüne kendileri gelseydi, PKK’nin bunu çok zorlama şansı olduğunu düşünmüyorum. HDP, çok ciddi bir fırsatı kaybetti. Önce hendeklere daha düşük dozda karşı çıktılar. PKK’den çok sert tepki gelince geri adım attılar.”

 

Şimdi bazı okurlar, süreç devam ederken Selahattin Demirtaş’ın yaptığı bazı açıklamaları hatırlatıp, HDP’nin hendek savaşlarına karşı net bir duruş sergilediğini öne sürebilirler. Bunlardan bazılarını ben de hatırlatmıştım zamanında… Mesela Demirtaş, Nisan 2016’da Berlin’de yaptığı bir konuşmada tamı tamına şöyle demişti:

 

“Şiddet başlı başına siyasetin hareket alanını daraltır. Bizler şiddet olaylarının durmasını talep ediyoruz. Şiddet ister doğuda ister batıda nerede olursa olsun kabul edilemez. Mücadelemizi demokratik yollarla yapacağız. PKK neden strateji değiştirdi; bunu onlara sormak lazım. Biz demokratik bir partiyiz ve şiddetin her türlüsünü reddediyoruz. Hendek savaşları kamu güvenliğini tehdit etti ve şiddeti tırmandırdı. Fakat bunlar diyalogla çözülmeli. Tankla, topla, tüfekle değil.”

 

Evet, Demirtaş böyle konuşmuştu fakat bu konuşma, hendek savaşlarını “kahramanca” ve “tarihi” diye övmesinden kısa bir süre sonrasına denk gelmişti… Zaten Vahap Coşkun’un dediği gibi, PKK bastırınca Berlin’deki çıkıştan da vazgeçilmiş, olan bitenden sadece Devlet’in sorumlu olduğunu öne çıkaran bir dile yönelinmişti.

 

Serhildan çağrıları ve Kürtler

 

Oysa aynı anda Kürtler hesabı iki tarafa birden kesiyorlar, iki tarafa birden küsüyorlardı.

 

Dolayısıyla, onları canlarından bezdiren hendek savaşlarıyla ilgili olarak, barış ve huzur umuduyla oy verdikleri partilerinden gelen ikircikli tepkileri hiçbir biçimde yeterli görmüyorlardı. O kadar ki, partilerinden gelen “serhildan” çağrılarına da herhangi bir biçimde icabet etmediler.

 

Kürtler, bu davranışlarıyla, “silahın dönemi bitti” çağrılarını ete kemiğe büründürüyorlar, sloganın içini dolduruyorlardı ama partileri HDP ya bunu anlamıyor ya da PKK’ya karşı net bir duruş geliştiremediği için anlamazlıktan geliyordu.

 

Bana sorarsanız anlıyor fakat anlamazlıktan geliyordu. Yani HDP’nin siyaset dışında hiçbir mücadele biçimini kabul etmeyeceğini inandırıcı bir tarzda gösterememesinin esas nedeni PKK’ya karşı gelme cesaretini kendinde bulamamasıydı.

 

Derinin altına geçen bir özeleştiri ihtiyacı

 

Yalnız tam bu noktada bir rezerv koymalıyım: Doğru, HDP’nin PKK şiddetine karşı net bir tavır geliştirememesinin temel nedeni cesaret eksikliğiydi, fakat HDP’nin bizzat kendisinin şiddet meselesiyle nihai bir felsefi hesaplaşmayı gerçekleştirememiş olması da ciddi bir etken olarak devredeydi.

 

Elbette PKK ile HDP arasında bu açıdan çok ciddi farklar var. PKK, şiddeti bir araç olarak kullanmanın da ötesinde, onu neredeyse amaç gibi gören bir örgüt… HDP’nin şiddet karşıtlığı ise PKK’nın şiddetini şöyle serâzâd kınayabilecek kadar ilkesel değil. HDP şiddetle çok derin bir hesaplaşmaya girişebilir, Kürtlerin hak mücadelesinde siyasetten başka hiçbir meşru araç tanımadığına kitleleri gerçekten inandırabilirse, işte o zaman düştüğü yerden kalkabilir. 

- Advertisment -