HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla bayraklaştırdığı Erdoğan düşmanlığına yönelik partisi içinden gelen itiraz ve eleştirilere ilginç bir suçlamayla karşılık verdi. Demirtaş’a göre parti içinde Erdoğancı bir damar var. Kendisine karşı çıkan isimler de işte bu “gizli” Erdoğancılar. Erdoğan’a sevdalı bu isimler, Kürt sorununun çözümünü nedense AK Parti’de arıyorlar! Sanki başka yerde aramaları gerekiyormuş gibi.
HDP’li o “gizli” Erdoğancılar’dan, Demirtaş’ın bu açıklamalarına tepki gecikmedi. Bu “suçlamayı” üstüne alan Sırrı Sakık ve Hasip Kaplan, Demirtaş’ı daha açık konuşmaya davet etti. Hasip Kaplan, parti tüzüğündeki “iki dönem kuralı”na uyarak yeniden milletvekili adayı olmayan isimlerden. Kaplan, Demirtaş’ın iki dönem kuralını çiğneyerek yeniden aday olmasına da karşı çıkmıştı. Şuraya gelmeye çalışıyorum; Demirtaş’ın parti içinde “Gizli Erdoğancılar var” çıkışı, bir ay sonra gerçekleşecek olan HDP kongresine yönelik bir hazırlık. HDP içinde Demirtaş’ı, çözüm sürecini rayından çıkarmakla eleştiren ve yeniden eşbaşkan olmasına itiraz eden ciddi bir muhalefet var; Demirtaş da, koltuğunu korumak için muhalefeti “Erdoğan sevdalısı” olmakla suçlayıp devre dışı bırakmayı hesaplıyor. Demirtaş ve ekibi, “Türkiyelileşme” hedefini çözüm sürecini Erdoğan ile birlikte götürmek isteyen kesimleri tasfiye etmek için işletmişti. Parti yönetimini, Erdoğan düşmanlığıyla nam yapan solcu takımından isimlerle oluşturarak, barış sürecini sabote etmeyi başardı.
“Yeni sol” söylemiyle CHP’yi sağduyulu isimlerden arındırmayı nasıl başardılarsa, HDP’de de benzer bir arındırma süreci işletildi. Barışa, çözüme yakın sağduyulu isimleri “Gizli Erdoğancı” olarak yaftalayıp tasfiye ettiler. Amaç, çözüm süreciyle birlikte hızla Türkiye ile bütünleşen Kürtleri yeniden “düşman” pozisyonuna itmekti. Erdoğan’ın burada neyi temsil ettiğine dikkat edelim; Erdoğan, ret- inkâr-asimilasyon politikasına son vererek Türk-Kürt kardeşliğini yeniden kuran bir isim; Erdoğan, Kürtlerin Türkiye ile olan bağını temsil ediyor. Manasız bir şekilde körüklendiğini düşündüğümüz “Erdoğan düşmanlığı”yla aslında Türkler ile Kürtler arasında bu “bağı” koparmayı hedefliyorlar.
Demirtaş’ın uluslararası bir proje olduğuna dair eleştiriler, bu anlamda ayakları üzerine oturuyor. Onun esas işlevi, çözüm süreciyle Türkiye ile bütünleşmeye başlayan Kürtleri, PKK’yla birlikte Türkiye düşmanı bir çizgiye çekmek. ABD’den Brüksel’e uzanan geniş hatta Demirtaş’ın destek bulması bununla bağlantılı. “Erdoğan düşmanlığı”, bir şahısla ilgili değil, Türkiye düşmanlığıyla ilgili bir meseledir. HDP’deki “Erdoğan severler” de umarım bunu anlar ve barış sürecini sabote edenlerden kongrede hesap sormayı başarır.