Ana SayfaYazarlarHDP'nin sihirli lambası

HDP’nin sihirli lambası

7 Haziran seçimleri yaklaşırken partiler de seçim beyannamelerini bir bir açıklamaya başladı. CHP'den sonra dün de sıra HDP'deydi. Kamera karşısına geçen eşbaşkanlar "Dileyin bizden ne dilerseniz" tarzında, seçmene bol keseden vaatlerde bulundu. Alaaddin'in sihirli lambasından çıkan cine benzettim eşbaşkanları. Neşeli, güler yüzlü ama bir o kadar da kurnaz bir halleri vardı. Düşünmedikleri ihtiyaç yok gibiydi; gençlere, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, işçilere, emeklilere, gaylere, lezbiyenlere, translara, annelere, kızlara, avukatlara, köylülere, KOBİ'lere, öğrencilere, asker kaçaklarına, kaçak elektrik kullananlara, beyaz yakalılara, ağaçlara, kediye, köpeğe, kuşlara kadar akla gelecek herkese ve her canlıya birer hediye paketi sundular. Seçmene "Siz bir dilek tutun, biz yerine getirelim" dediler, kısaca. Seçmenin hangi dileği tuttuğundan daha çok, burada önemli olan HDP'nin sihirli lambasından çıkan cinlerin hangi dileği tuttuğuydu. Seçmeni nasıl çarpacak veya dolandıracaklar, doğrusu onu merak ettim. Asıl amaçlarını, niyetlerini de konuşmaları esnasında açık ettiler zaten: "Sultan'ı engellemek!" Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetini durdurmak!

Bütün o ciddiyet pozlarının, dağıtılan hediye paketlerinin ve siyasi rekabet görüntüsünün arkasına gizlenmiş cinliğin tek amacı işte bu; vesayetin avuçları arasından sıyrılan Türkiye'nin yolunu kesmek; ülkenin, uluslararası güç çevrelerinin denetiminden çıkmasının önüne geçmek; yüz yıldır deli gömleği giydirilen ülkenin, silkinip ayağa kalkmasını engellemek.

***

Eski Türkiye, milletin üzerine geçirilen bir deli gömleğiydi; halkın elleri, kolları sıkıca bağlanmıştı. Türkiye bu gömleği üzerinden atmaya çalışırken uluslararası güç odakları, kontrol ettikleri CHP ve HDP eliyle, Türkiye'nin başına bu kez çuval geçirme niyetinde. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile HDP'li eş başkanların yüzlerinde sinsi bir gülüş, ellerinde sahte hediye paketleriyle sandık başında belirmesi tesadüf değil elbette; Gezi darbesi ve 17-25 Aralık yargı darbesi girişimiyle başaramadıklarını, bu kez sandıkta başarmayı umuyorlar.

Aslında Kemal Kılıçdaroğlu da, Selahattin Demirtaş da paralel yapının sihirli lambasından çıkan cinler; Kemal Bey, kaset kumpasıyla CHP'nin başına getirildi, Demirtaş da KCK kumpasıyla HDP'nin tepesine dikildi. Bu iki muhalefet partisinin de yönetimi paralel yapı tarafından yönlendiriliyor.

Tabii buna şöyle bir itiraz gelebilir; "Partilerin seçimlerde birbiriyle yarışması doğal değil mi? Muhalefet ettikleri gerekçesiyle muhalefet partileri suçlanır mı?" Mantıklı bir itiraz kuşkusuz; ancak gerçekleri gözardı eden her mantıklı cümle gibi yetersiz. Karşımızda yaklaşan seçimler vesilesiyle AK Parti hükümetiyle sıkı bir siyasi bir çekişme içine giren partiler yok; "üst akıl" tarafından yönetimleri ele geçirilen ve Türkiye'yi dizayn etmek için kullanılan siyasi yapılar var. Dikkat edilirse ulusalcıların, solcuların ve Kürtçülerin siyasi enerjisi ülkenin ve bu siyasi yapıların kendi çıkarları için değil, vesayet odaklarının hedefleri için harcanıyor. CHP ve HDP'ye yüklenen misyon ile bu partilerin öz ihtiyaçları ve çıkarları arasında ciddi bir uçurum var. Parti politikaları, ne milletin öz çıkarlarıyla, ne bu partilerin ihtiyaçlarıyla bağlantılı.

***

Türkiye'de ulusalcı-Kemalist, solcu-Kürtçü sosyoloji dışarıdan kontrol edilecek kadar ele geçirilmiş durumda. Ancak AK Parti'nin üzerinde yükseldiği Türkiye'deki İslami-milli damarı dışarıdan kontrol edemiyorlar. Zira bu sosyoloji güçlü bir tarihi bir alt yapıya, birikime ve hafızaya sahip.

Erdoğan'ı durdurabilirlerse, bu sosyolojiye yeniden sızabileceklerini hesap ediyorlar. Aslında ne CHP ne de HDP'nin ayrı bir siyasi kimliği, hedefi veya programı var; bu partilerde göze çarpan farklılıklar sadece makyajdan ibaret ve sadece oyun gereği. Tek programa ve hedefe sahipler: Erdoğan'ı durdurmak, devirmek ve cezalandırmak; Türkiye'nin büyük dönüşümünü engellemek.

- Advertisment -