Ana SayfaYazarlarİşgal Mimarisi: Oyuk Topraklar

İşgal Mimarisi: Oyuk Topraklar

 

İsrail işgali hakkında bu güne kadar hepimiz birçok kitap okuduk. İşgalin tarihi seyri, kronolojisi, dünyanın verdiği tepkiler, Orta Doğu siyasetine yaptığı etkiler, gezegende şiddetin artmasına, Müslüman dünyada neşet eden savaşlara verdiği katkılar. Filistin acısının filmlere, belgesellere, sözlü tarih çalışmalarına, edebiyat ve sanata yansımaları. Bu emeklerin hepsi birbirinden değerli.

 

Mimar ve görsel kültür profesörü Eyal Weizman’ın Oyuk Topraklar-İsrail’in İşgal Mimarisi kitabı bu birikime en değerli katkılardan birini sunuyor. Yetmiş yıllık işgalin kapsamlı bir tarihini sunarak ya da mevcut mekan paylaşımının ayrıntılı bir portresini çizerek yapmıyor bunu. İşgal edilmiş Filistin topraklarının 1967’den bu yana değişimini incelemiş kitabında. İsrail iktidarının farklı biçimlerini, kendilerini mekana kazımak için kullandıkları yöntemleri gözden geçirmiş. Toprağı gaspetme yöntemlerinin özünün, kaynağının, evriminin ve çeşitli işleyiş biçimlerinin görünümünü gözler önüne seriyor. Kitap bir yandan işgalin sürmesini sağlayan yapıların mimari oyunlarını ortaya koyarken, öte yandan mimarların bu yapıları tasarlayarak nasıl bir suç ortaklığı içine girdiklerini açıklamış.   

 

                                                                            ***

 

Bir devletin alameti farikası anayasası ve sınırlarıdır. İsrail’in sınırları nerede? Sınırı belli olmayan devlet olamaz. Weizman’a göre sınırlar esnek ve sürekli dönüşüm halinde. Sınır kavramı eşanlamlı hale gelmiş başka kavramlar halinde parçalara ayrılmış; ayırma duvarları, bariyerler, setler, barikatlar, kapatılmış yollar, kontrol noktaları, steril alanlar, özel güvenlik bölgeleri, kapanmış askeri kısımlar, öldürme yerleri. Bu dinamik sınırlar bir ileri bir geri gidiyormuş gibi yapılarak sürekli yer değiştirir, insanların mülküne yavaş yavaş sokularak, gizlice Filistin’deki köylerin ve yolların etrafını sarar.

 

Yatay manada yıkımlarla gerçekleşir işgal. İzlerin ortadan kaldırılmasının ardından yapılanlara bir haklılık payı üretmek üzere Eski Ahit Arkeolojisi devreye girer. Yerlilik ve eski toprağa dönüş iddiasına kanıt aramak üzere kazılar yapılmaya başlanır. Filistin toprağının altında Museviliğe dair kanıtlar bulmak değildi esas mesele, laikler tarafından yürütülen kazılarda ulusal politik bir dayanak bulmaktı amaç. Bu yüzden senelerdir sürdürülen arkeolojik ve mimari çalışmalarla binlerce yıl öncesine dair delil aramak, Filistinlilerin mülklerine el koymada hayat memat meselesi. Bu esnada bulunan Müslümanlara ve Osmanlılara ait bütün buluntular ise yeni zamanlara ait ve köksüz olduğu iddiasıyla bir kenara atılıp çürümeye ya da yok olmaya mahkum edildi.

 

Eski şehir olan Kudüs’ü yeniden inşa etmek ve tarihini ve yapısını keyfi olarak değiştirmeye kalkışmak, demografik mimari yoluyla insanların göç etmesini sağlamak, savunma mimarisiyle Filistinlilerin arasında etrafında yerleşimler kurmak, kalıcı geçicilik diyebileceğimiz yapılarla işgali pekiştirmek, ters kentsel geometrilerle, mimari olağanüstü hal oldu bittileriyle kendi ülkesinde mülteci hale gelenleri bir de kampsızlaştırmak. Kitabın derinliklerine daldıkça mekankırım(spaciocide) neymiş iyice kavrıyor insan.

 

                                                                   ***

 

Sayısız yöntemden en sıradanını zikretmek isterim.

 

1993 Oslo Anlaşmasından sonra yerleşimcilerin başkasının mülküne inşaat yapması görece de olsa zorlaşmış. Korsan yapmanın yollarını bulanlara korsan hükümetler yardımı esirgememiş elbette. 1999’da birkaç yerleşimci Batı Şeria’da bir virajda cep telefonumuz çekmiyor diye şikayette bulunmuş. Cep telefonu operatörü Orange, daha önce başarısız yerleşim girişimlerine maruz kalan alana bir anten dikmiş. Firma Filistinli çiftçilere ait olan araziye bir baz istasyonu kurulması gerektiğini söylemiş. Kurumlar hemen tepeye elektrik ve su bağlamış. Anteni korumak için güvenlik görevlisi atanmış ve barınması için bir konteynır ev tahsis edilmiş. Sonrası çorap söküğü; adamın bütün ailesinin buraya taşınması, bu aileye beş aile eklenmesi, resmi yerleşim kampı haline gelen bölgeye devletin çocuk yuvasından sinagoga birçok yapı kurması derken onlarca yerleşim kampının en büyüğü haline gelmesi. Kısa sürede cep telefonu vericisinin etrafına bir kasaba kurulmuş neredeyse. Ordunun da savaş alanlarında kullanacağı bilgilere kolayca ulaşabileceği bir iletişim alanı olarak korumaya alıp desteklemesi vakayi adiye. Peki ne oldu Filistinli mülk sahiplerine?  

 

Oyuk Topraklar, Filistin’in haritada gür yemyeşil boyalı alandan, küçücük lekelere dönüşmüş paramparça haline giden nice paralel mimari süreçlerin hikayesi. Aynı zamanda suç ortaklığı yapan arkeologların, doktorların, mimarların ve entelektüellerin ifşası.

- Advertisment -