İspanya’da pandemi 100 bin kişinin ölümüne, 5 milyon kişinin de işsiz kalmasına yol açtı. Pandeminin en çok sarstığı şehirlerden Madrid, son günlerde ciddi bir siyaset karmaşası içinde. Liberallerin de desteğini yitiren Madrid eyalet başkanı Ayuso, Madrid’i erken seçime götürmek istiyor. Sol koalisyonun iktidarda olduğu İspanya’da, başkent Madrid’i, Ayuso liderliğindeki sağ-liberal koalisyon yönetiyor. Bu durum pandeminin de etkisiyle büyük bir gerilime yol açıyor. İspanya’da Almanya’dakine benzer bir eyalet sistemi var ama her eyalet ayrı telden çalıyor.
Madrid’deki gerilim son günlerde hızla tırmanarak “Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar” filmini andırmaya başladı: Başrolde Madrid Eyalet Başkanı Isabel Diaz Ayuso. İkinci rolde İspanyol liberal hareketinin lideri Ines Arrimadas. Son dakikada (yanlışlıkla) kadraja giren talihsiz karakter olarak da Madrid’in sosyalist belediye başkan yardımcısı Begona Villacis. Üç siyasetçinin son günlerde işte bu filmi andıran bir girdabın içine yuvarlandığını görüyoruz.
Almodovar sineması
İspanyol sinemasının 1988 yapımı komedi filmi Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar Madrid’de geçer. Ünlü İspanyol yönetmen Pedro Almodovar’ın bu eseri, Madrid’in ruhunu ve renklerini yansıtan kült bir film. Bu yazının konusu olan üç ünlü kadın, yani Ayuso, Arrimadas ve Villacis bu filmi izlemişler midir, bunu bilme şansımız yok. Gerçi Ayuso’nun Pedro Almodovar’ı sevdiğini, Twitter’da bu hafta yaptığı bir paylaşımdan biliyoruz.
“İspanya’nın Trump’ı”
Madrid Eyaleti’ni, Ayuso’nun liderliğindeki koalisyon yönetiyor. Bu koalisyon, merkez sağ Halk Partisi (PP) ile liberal Ciudadanos partisinden oluşuyor. Ayuso’nın yıldızı, Madrid’deki koalisyon ortakları olan Ciudadanos’un genel başkanı Ines Arrimadas’la da barışmıyor.
PP’nin genel başkanı Pablo Casado son kavgalarda Ayuso’nun arkasında duruyor. Ayuso, iddialı çıkışlarıyla, medyadaki enerjisiyle, Casado’dan daha çok öne çıkıyor ve partinin gayrıresmi genel başkanı gibi görünüyor. Onu “İspanya’nın Trump’ı” olarak tanımlayanlar da var. Ayuso’yu gündemde tutan bir özellliği de Başbakan Pedro Sanchez’i diline dolaması.
Murcia’daki kırılma
Aslında sarsıntı güneydeki Murcia Eyaleti’nde başladı: O eyalette, tıpkı Madrid’deki gibi, sağ-liberal (PP-Ciudadanos) koalisyonu iktidardaydı. Murcia’daki liberaller, bu hafta bu koalisyonu bozup sosyalistlerle iş birliğine giderek, eyalet başkanı López Miras hakkında gensoru verdiler. Gensorunun Madrid’e de sıçramasından korkan Ayuso’nun, çözümü erken seçimde gördüğü anlaşılıyor.
Gensoru korkusu
Başkan Ayuso, pandemi döneminde yaptıklarından (daha doğrusu yapmadıklarından) ötürü eleştirilerin odağında. Madrid Parlamentosu’nda gensoru önergesi verilmesinden korkan Ayuso, Madrid’i erken seçime götürmek istediğini söylerken (gözlerini süzerek) “tek başıma yönetmek istiyorum, mutlak çoğunluk için seçime gidiyorum” diye konuştu.
Pandeminin ilk dönemlerinden beri otel, kafe ve restoranların kapatılmasına karşı çıkan Ayuso, İspanya hükümetinin pandemi politikasıyla uyuşmuyor. Ayrıca, yeteri kadar sağlık personeli almayarak salgın dönemini Madrid’de krize dönüştürmekle suçlanıyor. Televizyonların sevdiği Ayuso’yu, yazılı basın ve sosyal medya pek sevmiyor. Bu pandemiden önce de böyleydi.
Ayuso’nun profili
Ayuso’nun profili tipik “sağ siyasetçi” profilinden farklı. Hiç evlenmemiş ama sevgilileri olmuş. Madrid Üniversitesi’nin gazetecilik bölümünü bitirip ayda 600 Euro maaşlı bir iş bulunca, kız arkadaşlarıyla ortak ev kiralamış. Gençlik yılları, Madrid’in Chamberi semtinin eğlenceli ve renkli hayatı içinde normal bir genç gibi geçmiş.
Kuaför sevgili
Ayuso, kısa süre önceye kadar kuaför sevgilisi Jairo Alonso’yla birlikte yaşıyordu. Ayuso lüksü seviyor ama bir siyasetçinin tarzında değil; bir sosyal medya ünlüsünün veya sosyetik bir güzelin lüksü sevdiği gibi seviyor. İnanç ve vicdan meselelerine yaklaşımı da alıştığımız (sağcı) siyasetçilerden farklı: Örneğin bir televizyon röportajında “Katolik değerleriyle yetiştirildim ama çocukken yaşadığım bir olaydan sonra inancımı yitirdim” şeklinde bir cümle kurduğunu hatırlıyorum. Öte yandan Ayuso’nun lugatında sosyalizm sözcüğü adeta hakaret gibi.
Madrid’deki muhtemel bir erken yerel seçimde, İspanya’nın “sosyalizm ve özgürlük arasında seçim yapacağını” öne süren Ayuso’nun, alıştığımız “lider” profiliyle bağdaşan tarafına gelirsek: Şiddetle erken seçim istiyor ve erken seçimden tek başına iktidar olarak çıkacağına inanıyor.
Eğer Ayuso Madrid’i erken seçime götürebilirse, dolaylı olarak pandemi konusunu da referanduma götürmüş olacak: Ayuso’nun kazanması durumunda, pandemi önlemlerinin hafifletilmesinden yana olanlar kazanmış olacak.
Şunu da belirtelim: Diğer partilerin böyle bir erken seçim için henüz adayı olmadığından, Ayuso şimdilik bir adım önde görünüyor. Ancak bir erken seçimin Madrid’deki işletmelere pandemi için geleceği hesaplanan 600 milyon Euro’luk yardımı engelleyeceğine dikkat çekiliyor. Bu nedenle Madridlilerin Ayuso’yu cezalandırması da mümkün.
Erkeğe yönelik şiddet
Podemos lideri Pablo Iglesias’ın eşitlik bakanı olan feminist eşi Irene Montero’ya göreyse, Ayuso, sağın değil aşırı sağın sözcüsü. Erkeğe şiddetin kadına şiddetten daha büyük sorun olduğunu söyleyen Ayuso, kadınların nefretini topluyor. Daha ilginç olansa, Ayuso’nun, esnaflara dair sıradışı duyarlılık gösterileri. El Mundo gazetesinin birinci sayfasında, pandemi döneminde kapanan işletmelerin acılarını, hüzünlü bir bakışla ellerini boynuna koyarak anlattığı bir röportajı yayımlanmıştı mesela.
Apart otel faturası
Ayuso’ya duyulan antipati, kısmen de lüks yaşam tarzından kaynaklanıyor. Ayuso, geçen yıl, koronavirüs testi pozitif çıktıktan sonra, aylık kirası 6 bin Euro olan lüks bir apart otelde, aylığı 2 bin 400 Euro karşılığında kalmıştı. Otelde özel indirimli fiyata kalması tepki çeken Ayuso, otel ücretini kendi cebinden ödediğini açıklamıştı. “Bunda ne var ki? Bizde olsaydı, Ayuso zaten o otelin müteahhiti veya ortağı olurdu, inşaat da kaçak olurdu” dediğinizi duyar gibiyim.
Ines Arrimadas
Bir yıldır liberal Ciudadanos Hareketi’nin liderliğini yürüten ve Ayuso’yla üstü kapalı atışmalarıyla da tanınan Ines Arrimadas, Ayuso kadar nefret çekmese de onun kadar tartışmalı bir isim. Eleştirenlerinin bile güzelliğine dair ağdalı cümleler kurabildiği hoş bir kadın. Ines Arrimadas’ın siyasi yönelimini açıklamakta zorlanan köşe yazarları, “hiçliğin merkezine yolculuk yapan kadın” gibi süslü tanımlar icat ediyorlar. Sakin yüzü, aktris edası ve coşkulu konuşmalarıyla kendini dinletebilen Ines’in ilginç bir yönü de sonradan Katalanca öğrenmiş bir İspanyol olması. Başka açıdan bakarsak da Ines adeta liberallerin günah keçisi gibi. Şu günlerde, Madrid’deki krizi yönetememekle ve samimiyetsiz olmakla suçlanıyor.
Anma töreninde skandal
Almodovar filmlerini andıran bir diğer kadrajda, Madrid Belediye Başkan Yardımcısı sosyalist Begona Villacis’in hallerini görüyoruz: İspanya’nın en acılı günlerinden olan 11 Mart 2004 terör saldırısının 17.yıldönümünde, yani Perşembe günü, Begona Villacis ile merkez sağ parti PP’nin lideri Pablo Casado arasında gerçekleşen küfürlü konuşma ortalığı birbirine kattı. Mikrofon yanlışlıkla açık kaldığı için, konuşulanlara tüm ülke tanıklık etti. Begona Villacis, Ayuso’nun partisi merkez sağcı PP’nin lideri Pablo Casado’ya, “bizi s..tiniz, harbi diyorum” (“Nos habéis jodido, de verdad te lo digo”) şeklinde çevrilebilecek bir ifade kullandı. Villacis, PP’nin, yani Ayuso’nun, Madrid Eyaleti’ni çok kötü yönettiğini ima ediyordu.
Bloklar
İspanyol siyaseti, sağ blok, sol blok ve bu iki bloğun ortasındaki liberallerden oluşuyor. Şu an yaşananlar, liberallerin sağ bloktan sol bloğa kaydıkları bir denge değişimi. Liberaller ile merkez sağ arasındaki yerel yönetim ittifakı çöküyor.
Madrid Eyalet Başkanı Ayuso’nun kişisel egosunu ve marjinal yönlerini de tabloya eklediğimizde, ortaya karman-çorman, inişli-çıkışlı, hatta “yönetilemeyen” bir İspanya çıkıyor. Bakalım kazanan kim olacak? Sade, düz, ölçülü, renksiz başbakan Pedro Sanchez mi? Madrid Eyaleti’nin süsüne ve lüksüne düşkün “özgürlükçü” başkanı Isabel Diaz Ayuso mu? Düşük profilli Pablo Casado (ve diğer düşük profilli erkekler) mi, yoksa yeni bir yön arayan sakin ve yumuşak yüzlü liberal Ines Arrimadas mı? Kim ne derse desin, Pedro Almodovar’ın “Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar”ı, İspanya’nın kaderini etkilemeyi sürdürecek.