Kalbim: küçük çalgım
Ve büyük aklım benim!
Söylenmedik söz bırakmamak için
Uykuda da, uyanıkken de
Çal çene konuşup duran
Kaçık hükümdarım,
Bilge soytarım benim!
Bana öyle bakmayın,
Yok yok, deli değilim,
Kendim deli değilim ben,
Deliler evinin kapısıyım!
Yani hem kapısıyım,
Hem kapının bekçisi…
Ve kulağımı kalbime dayamışım;
Bu yüzden işitemiyorum sesinizi.
Ama dudaklarınızı okuyabiliyorum
Ve anlıyorum, siz akıllılar
Sofraya çağırıyorsunuz beni,
Kızarmış sülünleri, keklikleri kapışmaya…
Bazen Tanrı’ya, bazen savaşa,
Bazen de gündelik tufanlar için gemiye
Çağırıyorsunuz beni, anlıyorum bunu,
Anlayabiliyorum, ama yine de
İçerden sesler, seslerin, sözlerin güzelliği
Hep bu kapının önüne mıhlayor beni.
Ve duyduklarıma, gülerken gözümden akan yaşlar,
Ağlarken döktüğüm yaşlara karışıyor,
Aynı denize karışan iki ırmak gibi…
Ve biliyorum, bir gün gerçek bir tufan kopacaksa
Mutlaka bu gözyaşlarından kopacak.
Ama korkmuyorum, korkmuyorum, eminim,
Çünkü, o gün bu kaçık, bu çatlak,
Bu boyalı pudralı kapı,
Yüklenip sırtına kalbimin deliler alayını,
Cüdi dağının tepesine konacak;
Bir tekne gibi değil ama,
Nuh’un ak güvercini gibi…
6 Temmuz 2005
‘Yürekte Bekletilen Şarkılar’ Kitabı