Kozmetik

Bu böyle gitmez; Ortadoğu’daki yıkım, parçalanma ve çöküntü, gene Batının tek yanlı, plansız ve vizyonsuz, kısa vâdeli taktik müdahaleleriyle, “bugün Türkiye, yarın Kürtler, öbür gün İran” hesaplarıyla düzeltilemez. Durum yeni bir uluslararası anlayış ve konsensüsü, çok-taraflı bir girişimi gerektirecek vahamette.

Kozmetik

 

Homer’in ya da İmruü’l-Kays’ın

Âsâsını taşlara vura vura

Çobanlara ve yolculara

Uçumlu kasideler okuduğu

O şenlikli çağlarda,

O şairler ve bilgeler zamanında,

Şarap niyetine yudumlanırdı

Destansı bilgi.

 

İçimize işler, kanımıza karışır

Gönülden gönüle dehlizler açar,

Akıllarımızı kanatlandırırdı.

 

Hiperplastik bilgi çağındayız şimdi,

Ve bilginin içinde yüzüyoruz,

Haber kum gibi örtüyor aklımızı,

Örtüyor ve çürütüyor

Bu en aptal ve budala yanımızı.

 

Artık irfan olup

Rüzgâr gibi dolaşmıyor

Hayal bahçelerimizde,

Yağmur gibi sulamıyor ekinlerimizi.

Ne rüyalarımıza renk katıyor

Ne düşüncelerimize sarhoşluk;

 

Ne dağları oynatıyor yerinden,

Ne taşları konuşturabiliyor

Şairlerle ya da divanelerle.

 

Sadece, yonta yonta inceltip

Kurnazlığını, ‘pazar-aklı’nın,

Onu bazen ülkü, bazen silah,

Bazen de kozmetik

Olarak çıkarmaya yarıyor

‘Allahsız’, nomossuz piyasaya.

 

10 Aralık 2009

‘Sokakta Felsefe’ Kitabı

Önceki İçerikÜslup sorunundan ötesi
Sonraki İçerikSuruç’un ardından (1) Ortadoğu’nun ‘Cenevre’si nerede?