Ana SayfaYazarlarKüçük barıştan büyük Barışa

Küçük barıştan büyük Barışa

Seçim kampanyası tartışmalarının başında Çözüm Süreci’ni kimin bitirdiği geliyor. Sırf bu bile Çözüm Süreci’nin yarattığı olumlu atmosferin ve seçmen desteğinin nişanesi. Açıktır ki ‘kim bitirdi?’ sorusunun cevabı bu seçimde kimin ‘suçlu’ bulunup oy kaybedeceğini de bir miktar söylüyor. O nedenle PKK ve HDP yöneticileri AKP’yi, AKP’liler de PKK ve HDP’yi suçluyorlar.

 

Oysa burada iç içe iki soru var: Süreci kim bitirdi? Ve Süreç kimin yüzünden bitti? İlk sorunun yanıtı kaçınılmaz olarak hükümete işaret ediyor, çünkü Çözüm Sürecini başlatan irade de o. Bu açılım hiçbir zaman Öcalan’ın ya da PKK’nın stratejik hamlesi olmadı. Öcalan’ın duruşu hayati olmakla birlikte kararı veren, riski alan ve adımı atan AKP hükümetiydi. Bu Süreç hiçbir zaman bir devlet politikası olarak da benimsenmedi. Onu bir devlet politikası haline getiren de AKP idi… Dolayısıyla Çözüm Süreci üzerinde gerçek bir tasarrufu olan tek özne AKP. Bu durumda Süreci bitiren de doğal olarak hükümet. Ne var ki eğer yüzeysel bir yargıya takılıp kalınmayacaksa ikinci soruyu da cevaplandırmak gerekiyor ve burada da pek tereddüt yok: Süreç PKK yüzünden bitti… PKK son iki yıldır arka planda geliştirmiş olduğu kötü niyetli senaryoyu hayata geçirdi ve bir ‘devrimci halk savaşı’ başlattı. Bu projeyi yine iki yıl önce kurduğu YDG-H adı verilen gençlik çeteleri üzerinden kurguladı. Ayaklanma çağrısına halk desteğini sağlamak üzere de kanıksanmış bir taktik geliştirdi: Asker ve polislere suikast düzenlenir ise hükümetin misilleme yapıp yüzlerce Kürt’ü öldüreceği sanıldı. Ama AKP o yola girmeyince proje çöktü…

 

Dolayısıyla siyasi bir analiz yapacaksak Çözüm Süreci’nin PKK’nın silaha dönme kararı yüzünden bittiğini teslim etmek zorundayız. PKK savaşa girişmişken hükümetin bu Süreci aynı şekilde sürdürmesi imkansız bir beklenti. Bu denklem Çözüm Süreci’ne nasıl dönülebileceğinin de ipucunu veriyor: Eğer PKK Türkiye toprakları içinde veya dışında Türkiye’ye karşı silah kullanmama kararı alır ve silahlı güçlerini sınır dışına çekerse, AKP aynı politikaya dönecektir. Kısacası herhangi bir müzakere yolunun açılması için önce barışın gelmesi gerekiyor.

 

Ancak bu barışın Kürtleri tatmin etmesi de beklenemez. Kürtler eşit bir vatandaşlığın ve özgürlükçü bir düzenin anayasal zemine oturtulduğu ‘yeni’ bir Türkiye bekliyor ve buna büyük harfle başlayan şekilde ‘Barış’ adını veriyorlar. Çözüm Süreci barış ile Barış arasındaki yolun kat edilmesini ifade ediyor. Bu çizgi üzerinde her adım bir sonraki adımı besliyor ve onun ön koşulu olarak işlev görüyor. Bu nedenle nihai ve sürekli ateşkes anlamında bir barış olmadıkça anlamlı bir çözüm süreci de üretilemez. Aynı şekilde içeriği ve zamanlaması belirlenmiş olan bir çözüm süreci olmadıkça da anlamlı ve kalıcı bir nihai Barış yaratılamaz. 

- Advertisment -