Ana SayfaYazarlarKürt dili mezunları gardiyan bile yapılmazken

Kürt dili mezunları gardiyan bile yapılmazken

 

Bu ülkede değişim anlamındaki en heyecan verici gelişmeler, Kürt meselesinin çözümü hususunda atılan adımların hayat bulmasıyla yaşandı. Kürt dili üzerindeki baskıların gevşemesi, Kürtçenin eğitim ve öğretim alanında kullanılmasına ilişkin düzenlemeler, somut değişimin işaretleri olarak çoğu insanda büyük umutlar uyandırdı.  TRT Kurdî’nin yayın hayatına başlaması, üniversitelerimizde Kürtçe yüksek lisans ve daha sonra lisans düzeyinde bölümlerin açılması, Bingöl Üniversitesi ve Muş Alparslan Üniversitesi’nin ortaklaşa açtıkları Kürtçe doktora programı, Türkiye’nin artık Kürt vatandaşlarını da kucaklayacağı;  kimsenin din, dil ve renginden ötürü bir ayrıma tabi kalmayacağı bir sürece girdiğinin somut delilleri niteliğinde adımlardı. Ayrıca bu gelişmeler Türkiye’de demokrasinin en büyük kazanımlarını teşkil etmekteydi. Zira Kürt meselesi çözüm yoluna girdiğinde bu ülkenin demokrasi meselesi de rayına oturmuş olacaktı. 

 

İlk defa AK Parti, Kürt meselesini bu ülkenin en önemli meselesi olarak ele almış ve geçmişin hatalarından dersler çıkarmaya çalışarak kimi adımlar atmıştı. Kürt dilinin medyada, eğitim ve öğretimde kullanılmasını kolaylaştıran adımlar,  Kürtler arasında büyük bir sempatiyle karşılanmış ve Kürtlerin AK Parti’ye olan desteği, AK Parti’nin Kürt dilini önemsemesiyle artmıştı.  Oysa daha önceki Kemalist iktidarlar, Kürtlerin varlığı ve dilini reddetmiş, onları hiçbir zaman “eşit statüde” vatandaş olarak görmemişti. Kürtler dilleri ve kimlikleri hususunda hor görülmüş, toplum olarak aşağılanmışlardı.

 

Her Kürdün hafızasında, diliyle ilgili nahoş bir anısı vardır

 

Her Kürdün hafızasında mutlaka, ama mutlaka dilinden ve kimliğinden dolayı yaşadığı nahoş bir anısı vardır. Geçmişte bu ülkede dili ve kimliğinden dolayı ırkçı uygulamalara maruz kalmamış tek bir Kürde rastlanmaz. Sebebi nedir bilmiyorum; ancak bu ülkede siyasi bir lider, üst düzeyde askeri bir yetkili veya bir kamu görevlisi bir-iki kelime Kürtçe konuşunca, Kürtler memnun olmakla kalmaz, mest olurlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birkaç yıl önce Muş’taki konuşmasında siyasi rakiplerini eleştirirken Kürtçe “beredayî” (başı boş dolaşan, boş konuşan) kelimesini telaffuz etmiş olması halen aklımdadır ve sırf bu kelimenin bile pek çok Muşluyu nasıl da mutlu ettiğine tanık olmuştum.

 

Her Kürdün hafızasında dili ve kimliğinden dolayı yaşadığı acı tecrübeler ve karşılaştığı ırkçı uygulamalar vardır, demiştim. Tabii benim de yaşadıklarım var bu açıdan. Ancak bugün sizlerle daha trajikomik bir anımı paylaşmak istiyorum. İlkokulu Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde, yatılı okuyorduk. Okula başladığımda, hayatımda ilk defa Türkçe diye bir dil ile karşılaştım. Köyde doğmuş, o güne kadar köylerde yaşamıştım. Daha okula adım atar atmaz ilk öğrendiğim şey, buna ilk öğrendiğim “yasa” da denebilir,  Kürtçenin yasak olduğu ve Kürtçe konuşanların öğretmenler tarafından ağır cezalara çarptırıldığıydı.  İlkokula benden küçük kardeşim ve abim ile birlikte başlamıştım. Okulda öğrendiğim ilk Türkçe kelime “abi” oldu. Abim bizden birkaç gün önce okula gelmiş ve bu arada birkaç kelime Türkçe de öğrenmişti. İşte bizim de tek tesellimiz, abimin birkaç kelimelik Türkçe dağarcığıydı.

 

Derken birinci ve ikinci sınıfı geride bırakmış ve üçüncü sınıfa geçmiştik. İşte üçüncü sınıfın Şubat tatili aralığında karnelerimiz almıştık ve köye dönüyorduk. Yolun bir kısmını minibüsle gidiyor, diğer 17 kilometresini de yaya yürüyorduk. Yolda Gaza Çivê (Kuş Dağı) denilen en zor kısmı geride bırakmış ve ova denilen bir yere varmıştık.  İşte o sırada, bizimle aynı istikamete doğru hareket eden iki köylü ile karşılaştık. Çantalarımızdan, üstümüzdeki önlüklerden öğrenci olduğumuz belli idi. İki köylüden yaşça daha büyük olanı, sorduğu birkaç sorudan karnelerimizi almış olduğumuzu anladı. Bunun üzerine emir verircesine bizden karnelerimizi çıkartmamızı istedi. Ben ve küçük kardeşim ağır davrandık, zira karnelerimiz öyle iyi sayılmazdı.  Ancak abim,  tez canlılıkla hemen karnesini adamın eline tutuşturuverdi. Haklıydı,  zira karnesinde bir tek kırığı yoktu, üstelik bütün dersler “pekiyi” idi.  Adam derslerin adını okuyarak “pekiyi pekiyi…” deyip baştan sona karneyi inceledi, ancak hiçbir tepki vermediği gibi, yüzünde bir ekşime belirdi.

 

Sonra benim ve küçük kardeşimin karnesini inceledi. Kardeşimin bütün dersleri “orta” ve “zayıf” idi. Önce ona dönerek şöyle dedi: “Senin biraz çalışman gerekir!” Derken bana döndü,  “Aferin yeğenim, bravo sana! Çok çalışkan olduğun belli, sakın dersleri gevşetme ve böyle devam et” dedi. En sonunda abime dönerek “Eşek kadar adamsın!” dedi. “Hadi bu küçüğünü anladım da sen neden derslerine iyi çalışmamışsın. Bak ortanca kardeşin ne güzel bütün derslerde ‘iyi’ getirmiş!” Abim kendini tutmayarak, biraz kızgın bir şekilde şöyle dedi: “Olur mu? Benim bütün derslerim ‘pekiyi’ üstelik ben sınıf birincisiyim.”  Adam bu kez biraz daha sinirlendi: “Ulan eşek, sen benim Türkçe bilmediğimi mi sanıyorsun.  Ben koca iki yıl Türk ordusunda askerlik yaptım, kurs aldım. Ama hiçbir zaman ‘pekiyi’ diye bir kelime duymadım.” Abim ne kadar ısrar ettiyse adam dediklerinden geri adım atmadı ve onun derslerinde başarısız olduğunda ısrar etti.  Belki benim yardımım dokunur diye, abim bana hınzırca bir bakış fırlattı. Lakin ben hiç oralı olmadım. Ne adamın ısrarını, ne abimin o bakışlarını halen unutmuş değilim.

 

Şimdi sağ olsun devletimiz TRT Kurdî’yi açtı; kimi üniversitelerimizde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açıldı ve bu adla açılan bölümlerimiz ilk mezunlarını verdi. Mardin Artuklu Üniversitesi zaten son birkaç yıldır mezun vermekte. Şimdi Muş Alparslan, Bingöl ve Munzur üniversiteleri de lisans düzeylerinde mezun vermeye başladı. Yüksek lisans düzeyinde mezun veren Dicle ve Yüzüncü Yıl üniversiteleri de mevcut. Tabii lisans düzeyinde öğrenim veren tüm üniversitelerimizde Kürt dili alanında yüksek lisans programları da bulunmakta.

 

Batıda en iyi üniversitelere gidebilecekler, Kürt dilini seçti ve açıkta kaldı

 

Bundan beş yıl önce Muş Alparslan Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldığında, bölüme kayıt yaptıran öğrenciler çok yüksek puanlarla gelmişti (450 puan üzeri alanlar vardı). Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde, en iyi bölümlere kayıt yaptırabilecek öğrenciler Muş Alplarsan Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünü tercih etmişlerdi. Bu yıl o çocuklar, Kürtçe öğretmeni olmak umuduyla mezun oldu. Lakin atanamıyorlar. Kürtçe öğretmeni olamayınca gardiyan olmak için başvuruda bulunanlar olmuş, ancak diplomalarında Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü yazıldığı için derhal reddedilmişler.  Hâlihazırda lisans ve yüksek lisans düzeylerinde eğitim almış ve Kürtçe öğretmeni olmayı bekleyen binlerce genç var. Devletimiz senede bir-iki kez on binlerce öğretmen atar; buna karşılık her dönem sadece bir veya iki Kürtçe öğretmeni atanır.

 

Daha önce de dile getirdim: Kürt meselesinin çözümü Kürtçeyi tanımak ve hak ettiği statüyü sağlamaktan geçiyor. Bizim Kürt köylü, Türkçede  “pekiyi” diye bir kelime yok demişti. Şimdi bizim devletin, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunlarını, bırakın Kürtçe öğretmeni yapmayı, gardiyan bile yapmamasını nasıl izah edeceğiz? 

- Advertisment -