HDP'nin 1 Kasım'daki oy kaybı, 7 Haziran'a göre 1 milyonun biraz üzerinde. Bunun puan karşılığı da 2 oluyor.
Bu kayba bakıldığında birinci tespit şu: HDP Kürt seçmenin çoğunluk olduğu hemen bütün illerde oy kaybetmiştir.
İkinci tespit: HDP, diğer illerde yine Kürt seçmenin oylarını kaybetmiştir.
Bu tespiti yapmak da zor değil, çünkü HDP nerede oy kaybettiyse o oylar AK Parti'nin hanesine yazılmıştır.
7 Haziran'da HDP ülkenin batısından diyelim, önemli bir destek sağlamış ve az farklarla 80 milletvekiline ulaşmıştı.
Batıdan gelen ve Kürt seçmenden olmayan oylara Selahattin Demirtaş "emanet oylar" demişti.
1 Kasım'da ise bu "emanet oyların" HDP'den uzaklaştığına dair bir kanıt bulunmuyor. Eğer 7 Haziran'da HDP'ye oy vermiş olan "solcu" seçmen oyunun yönünü değiştirmiş olsaydı, bunun AK Parti hanesinde değil CHP hanesinde görülmesi gerekirdi.
Şu andaki verilere bakarak kesin bir tespit yapabiliriz: HDP'den ayrılan Kürt oylar bire bir AK Parti'ye gitmiştir.
1 milyon Kürt seçmenin HDP'den tekrar AK Parti'ye dönmesinin açıklamasının çok kolay yolları var. Bu kolay açıklamalar arasında "korkutma", "şantaj" gibi kelimeler çok geçiyor. Bu kelimeler şimdi HDP ve diğer muhalifler tarafından ediliyor. 7 Haziran sonrası ise bu kelimeleri en çok AK Partililer yine Kürt seçmenin oylarını açıklamak için kullanıyordu.
1 milyon Kürt seçmenin oy tercihini değiştirmesini bu kelimelerle açıklamak herkes için bir aldatmacadan başka bir şey değildir.
Kürt seçmen savaşa karşı oy kullanıyor. 7 Haziran'da savaşın sona ermesi için HDP'nin güçlenmesinin gereği üzerine oy kullandı.
1 Kasım'da ise "bu savaşı ancak AK Parti bitirebilir" diye oy kullandı. Önce bunun anlamak gerekiyor ki, siyasi hatlarda revizyon ihtiyaçları da görülebilsin.
Seçmeni "kandırıldı" diye suçlamak devletçi-Kemalist geleneğin, beğenmediği her seçim sonucunun ertesinde kendisini haklı çıkarmak için başvurduğu kaba oyundur.
Bu oyuna başvuran da her zaman kendisini siyasi olarak biraz daha tıkızlaştırır, çaresiz hale getirir.