Türkiye’nin Halep yolu kapandı, buranın birkaç güne tümden kuşatma altına alınacağı haberleri geliyor. Rusya’nın havadan, Esed rejimi ve İran milislerinin karadan bastırdığı Halep düşerse, bundan en çok etkilenecek olan ülke ABD veya Batı değil, Türkiye!
Cenevre’de muhalifler oyalanırken, Rusya destekli Esed rejiminin operasyonları hızından hiçbir şey kaybetmeden devam ediyor. Aynı ittifak içinde yer alan PYD ise Fırat’ın batısını doğudan (Afrin’den) girerek ele geçirme hazırlığı yapıyor. Nereden bakılırsa bakılsın, Türkiye’nin ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğünün tehlike altında olduğu sıcak bir döneme girmiş bulunuyoruz. Güneydoğu’da olup biteni, yanı başımızdaki bu gelişmelerle birlikte değerlendirince daha iyi anlıyoruz ki PKK, HDP ve hatta CHP, dışarıdan Türkiye’ye yönelik başlatılan kuşatma harekâtının içerideki tamamlayıcıları.
Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP, Cumhuriyet’i içeriden çökertmek için çalışan bir partiye dönüşmüş durumda. Deniz Baykal’a yönelik kaset kumpasının bir genel başkan değişikliğinin ötesinde anlama sahip olduğu bugün çok daha iyi görülüyor. CHP’yi ele geçiren güç, bu asırlık partiyi PKK ve paralel devletin payandası haline getirerek, Türkiye’ye yönelik uluslararası kuşatmanın bir parçası durumuna getirdi.
Devlet, PYD’yi ulusal güvenliği için tehdit olarak değerlendirirken CHP, bu örgütü “müttefik” olarak görmeye başladı; hükümet, PKK’yla etkin mücadele yürütürken CHP, PKK’yla “masaya oturmayı” gündeme getirdi.
PKK, HDP, CHP ve paralel yapıyla mücadele ciddi bir kararlılık gerekiyor. Devlet, bu kararlılığı gösteremezse Türkiye’nin Suriyelileşme süreci başlar. PKK’yla mücadelede sanıldığı gibi sona yaklaşılmadı, bahar ve yazla birlikte büyük terör saldırıları bekleniyor.
Böylesi süreçlerde devleti yönetenler için kafa karışıklığı kadar kötü bir şey olamaz; PKK’nın önü sosyal, psikolojik tedbirlerle alınamaz; daha ciddi güvenlik tedbirleri geliştirmek, siyasi kararlar almak ve hukuku işletmek şart.