Ana SayfaYazarlarKyrgios ve Demirtaş

Kyrgios ve Demirtaş

[14 Ağustos 2015] Kyrgios’u tanır mısınız? Hayır, SYRIZA’nın yeni parlayan bir ismi değil. Çipras’la, Varoufakis’le, Çakalotos’la bir ilgisi yok. O kadar umut bağlanan Yunan “yeni sol”culuğu ile HDP’nin gene o kadar umut bağlanan Yeni Yaşam “sol”culuğunu (iflâslarından giderek) karşılaştırmak değil amacım.

 

Biraz fazla aşikâr bir fikir değil mi sizce? Benimse aklımda, evet, bir mukayese, ama başka türlü bir mukayese var.  

 

Nick Kyrgios Yunan asıllı bir Avustralyalı. Henüz 20 yaşında 1.93 boyunda genç bir dev; çok umut veren parlak bir tenisçi. Daha 19’unda ve dünya sıralamasında 144’üncü olduğu geçen yıl, katıldığı ilk Wimbledon turnuvasında o sıradaki dünya birincisi Rafael Nadal’ı, 37 “ace” attığı, bir de inanılmaz bacak arası vuruş yaptığı, iki saati bulmayan dört sette 7-6, 5-7, 7-6, 6-3 yenip elemeyi ve çeyrek finale yükselmeyi başardı. Hayranı çok. Hep AKP’nin, pardon, Nadal, Djokoviç ve Federer’lerin kazanmasıyla biraz sıkıcılaşan siyaset, pardon, tenis dünyasını biraz canlandırdığı söyleniyor.  

 

Fakat bir problemi var bu delikanlının: sağlam, güvenilir bir kişilikten yoksun. Henüz çok şımarık, tam anlamıyla ham ervah. İkide bir olay çıkarıyor; ya ağzını bozuyor, ya da hakemler veya rakipleriyle dalaşıyor. Bir de annesi var, ikide bir ortalığa fırlayıp oğlunu korumaya kalkışan. Daha kötüsü, zor duruma düştüğünde hatâsını kolay kolay kabul edemiyor. İddialaşıyor, başkalarına kabahat buluyor. Ancak neden sonra, ceza yemekten kaçış olmadığı kafasına dank ettiğinde, boynunu büküyor ve bu sefer aşırı af dileyici konumlara geçiyor, samimiyetsiz özeleştiriler sunuyor.

 

Hele tenis gibi, sporcuların birbiriyle hiç temas etmediği, ender de olsa herhangi bir tartışma çıksa netin öte tarafına geçmelerinin bile yasak olduğu, kendine özgü bir terbiye ve nezaket tarafından kuşatılmış bir sporda, bu densizlikler çok göze batıyor.

 

Bu yıl klasmanda çok yükselip 26’ncı seribaşı olarak katıldığı Wimbledon’ında, örneğin, Kyrigos çeşitli huysuzluk ve mızıkçılıkları yüzünden hakemlerce sürekli uyarılmaya başladı. Dördüncü turda Fransız Richard Gasquet ile karşılaştı. İkinci sette, ağız dolusu küfrettiği için bir “sportmenlik ihlâli” ihtarı yedi. Bundan sonra btr süre adetâ oynamayı bıraktı, umursamıyormuş hallerine girdi, topu kasten nete vurdu  ve sonuçta seyirci tarafından adamakıllı yuhalandı. Yetmedi; iki oyun arasında çoraplarını değiştirmesi çok uzun sürünce kendisini gene uyaran İngiliz hakem James Keothavong’la ağız dalaşına girdi. Üstüste iki çift giydiğinden ve birin ancak çıkarmış olduğundan dem vurdu; “Mate, Rafa ve diğerleri her puan arasında 30 saniyeden fazla geçirdikleri halde onlara bir şey demiyorsunuz ama” gibi kinayeli lâflar etti; çocuksu tavırlara büründü ve herkeste, dört sette yenilmeyi hazmedemeyip çamura yattığı izlenimini uyandırdı.

 

Son vukuatı çok daha kötü. Bu son hafta, Kanada’daki Rogers Kupası’nda oynuyordu. İkinci turda, dünya beşincisi Stanislas Wawrinka ile eşleşmişti. Bir oyunun ortasında, durup dururken rakibine şarladı; eşinden ayrılan Wawrinka’nın yakın zamanda çıkmaya başladığı 19 yaşındaki (“yeni Şarapova” diye anılan) Hırvat kız arkadaşı Donna Vekic üzerinden, inanılmaz bir sataşmada bulundu. İşin içine, bir diğer Yunan asıllı Avustralyalı tenisçiyi, Thanasi Kokkinakis’i de katıp, servis atmadan önce Wawrinka’ya “Kokkinakis banged your girlfriend, sorry to tell you that mate” diye bağırdı. Türkiye’de bazı ajanslar bunu biraz inceltip “Kokkinakis sevgilinle yattı” diye çevirmiş; hayır, öyle değil, İngilizce “banged” argosunun karşılığı oldukça daha galiz bir sözcük; “sorry” de “üzgünüm”den çok “ne haber”e yakın; dolayısıyla cümlenin tamamı “Ya dostum, biliyor musun Kokkinakis kız arkadaşını d…dü maalesef, işte benden duymuş oldun, n’aber” gibi bir şeye geliyor.

 

Wawrinka işitmemiş o anda; ancak Kyrgios’un gıcıklığı kort mikrofonlarına yakalandığı için, bütün kamuoyu gibi (maçı üçüncü sette sakatlığı nedeniyle terketmek zorunda kalan) İsviçreli tenisçinin de haberi olmuş eninde sonunda. Devamı, Kyrgios açısından giderek daha utanç verici. İlkin kuyruğu dik tutmaya kalkmış: “Biraz bana dil uzatma hallerine girmişti. O ânın sıcaklığı içinde, ne bileyim, söyledim işte” (He was getting a bit lippy with me. Kind of in the heat of the moment, I don’t know, I just said it). Maçın ardından soyunma odasındaki karşılaşmalarını ise, “İlginçti; beni koridorda gördü ve tahmin edebileceğiniz gibi üzerime geldi. Şaşırmadım. Özür diledim. Kızgındı ve dolayısıyla bunu göğüslemem gerekiyordu; umarım ki artık geride kalmıştır” diye, hep aynı yüzsüzlükle ve pek bir şey olmamışçasına anlatmayı sürdürmüş. Bu arada annesi Nill Kyrgios da derhal sahne almış; sağa sola “Gıcıklığa gıcıklık… koyun gibi melemeye başlamadan once araştırın biraz! #ağlaklar” diye çevirebileceğim (A sledge for a sledge…do your research before piping up like sheep! #moaners) tarzı, özürü kabahatinden büyük tweet’ler yollamaya koyulmuş (ama çok tepki çekince kapatıvermiş).   

Ne ki, işler pek bu çığırtkan ana-oğulun istediği gibi gitmeyecek ve terbiyesizliğin kolay kolay üstü örtülmeyecek anlaşılan. Wawrinka bu kadar sportmenlik dışı bir saygısızlık karşısında ne diyeceğini bilemediğini vurgulayan ölçülü tweet’lerle vekarını korurken, Kyrgios John Isner’e yenildiği üçüncü tur maçında korta çıkar ve korttan ayrılırken seyirci tarafından yuhalanmakla kalmadı; üzerine bir de Profesyonel Tenisçiler Birliği ATP’nin 6400 sterlinlik (= yaklaşık 30,000 TL) para cezası geldi. Üstelik ATP, Kyrgios’un “Hayır, artık daha fazla bir şey olamaz. Artık herşey açığa çıktı ve temizlendi. Hem kamuoyu önünde hem özel olarak özür diledim. Ceza da kesildi ve bu fasıl kapanmış oldu” tarzı itiraz ve yakınmalarına karşın, bir “Soruşturma Bildirimi” yollamak ve Kyrgios’un geçici boykot da alabileceğini imâ etmekte gecikmedi. Avustralya takım kaptanı Wally Masur ise Fox Sports’a yaptığı açıklamada, “perde arkasında işleri yerli yerine oturtup… Nick’in çıktığı yolculuğu sürdürmesi, öğrenme eğrisnin tırmanmaya devam etmesini sağlamaya çalıştıklarını” vurguladı.

 

Ne bileyim; bütün bunları izlerken sürekli “Selocan” Demirtaş geldi aklıma. Bu da belki yetenekli ama pek ahlâklı ve sportmen bir tip değil doğrusu. Bir diğer ham ervah. Densizliğin, terbiyesizliğin, yalancılığın her türlüsü var. Bir dediği bir dediğini tutmuyor. Habire kıvırtıyor, habire değiştiriyor, “ben öyle demedim”lere baş vuruyor. Türkiye’de başka konuşuyor, BBC’de başka, Almanya’da başka, Brüksel’de başka, Kandil’de başka. Ve maalesef, tenis oynamıyor, politika yapıyor. Tepesindeki annesi Nill değil PKK. Destek ekibinin başı Wally Masur değil, Cemil Bayık ve Bese Hozat. Vukuatının da bedeli insan hayatlarıyla ödeniyor.    

 

- Advertisment -