Ana SayfaYazarlarMemleket (2)

Memleket (2)

Geçen haftaki Memleket yazımda, Rusya uçağının düşürülmesiyle birlikte ülkede oluşan trajikomik halleri yazmıştım. Bu haller, aynı hızla sürmekte olduğu için devam edelim…

 

Düşen uçakla birlikte Rusların tarafına geçenler, haletiruhiyelerini koruyor. “Kurtar bizi Putin Baba, bize bir şey yapma, AK Parti’ye ve Erdoğan’a yap…” tadında devam eden bu ruh halinden, Putin de çok etkilenmiş olacak ki bir devlet adamından ziyade, mahallenin çaçaron dedikoducusu kıvamında, salladıkça sallıyor. Putin salladıkça, bizdeki Putin’cilerin nabızları da anında 200’e çıkıyor. Bu halleri uzaktan izlemek acayip keyifli onu baştan söyleyeyim. Bu memleket, benim için her zaman heyecanlı ve eğlenceli olmuştur bu yönüyle…

 

Bütün öngörüleri ‘öngörememek’ olan ve öngöremediği ölçüde bunun ekmeğini yiyenler, son durumdan da vazife çıkarıp kanaatlerini ortalığa döküyorlar. Yeter ki tekerlek dönsün, o tekerleğe çomak sokulmasın. Yıllarca Batı ile aydınlananlar; ülkede bir olay olduğunda “Batı’ya rezil olduk, bunu nasıl anlatalım…” diyenler aniden Rusya üzerinden Doğu’ya döndü. Avrupa Birliği ve ABD ile kurulan yakın ilişkiler ayrıca düşen uçakla ilgili Türkiye’nin yanında yer almaları bizdeki ‘Batıcıların’ kalbini kırmışa benziyor. Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini bulduğunda sevindiği gibi, bunlar da ışığın Doğu’dan yükseldiğini yeni keşfetmenin sevinci yaşıyorlar… 

 

Erdoğan, memlekette bazılarını hasta ettiği gibi son olayla birlikte Putin’i de hasta eyledi. Bir devlet adamından çok şakulü kaymış bir Putin var karşımızda. Çarşamba günü Rusya Savunma Bakanı yanına generalleri de alarak Türkiye’nin IŞİD’den petrol satın aldığına dair videolu iddialar yayınladı. Kuzey Irak yönetiminin ‘tankerler bizim’ diyerek yalandığı ve Koç’a ait Batman’daki rafinerinin de hedef gösterildiği saçma iddiaların üzerine atladı bizim Putinseverler; “Aha bakın diyerek…” İşin tuhafı, bu iddiaları yayanların büyük bölümün gazeteci olmasıydı. Ergun Babahan’ından Fatih Portakal’ına, Ceyda Karan’ından Nazlı Ilıcak’ına sayamadığım kadar çok gazeteci, bu saçma iddiaları anında yayma yarışına girişti. Cemaatin medya silahşorlarını saymıyorum bile. Bu arkadaşların, ülkelerine duyduğu nefreti hıyanet etme noktasına getirmesinden geçtim, yaptıkları mesleğin evrensel kurallarını bile ayaklar altına almışlar. Gazeteciliğin hangi evrensel kuralında bir iddia yayınlanır yayınlanmaz doğru kabul edilip üzerine atlanılır? Yarın öbür gün siyasetçiler barışır, iki ülke arasında gerilim biter siz o zaman ne diyeceksiniz? Kendinizi hâlâ gazeteci mi göreceksiniz? İletişimin birinci kuralı utanmazlık olsa da bu yüzsüzlük anlamına gelmiyor. Rusya’nın ‘kara propaganda, dezenformasyon’ iddialarına ki aralarında eskiden GYY yapmışlar da var, balıklama atlayanlarla aynı meslekten olduğum için utanç duyuyorum. Onlar yüzsüzlüğün nirvanasına ulaşsa da…

 

Boğaziçi’nde 'Emperyalistleri' konuşturmamak!

Perşembe günü, Boğaziçi Üniversitesi’nde Kurumsal İletişim ve İtibar Yönetimi Zirvesi vardı… Zirvede konuşmacılardan biri de bir dönem Obama’nın medya danışmalığını yapmış, Mark Kennedy’di. Bunu haber alan ulusalcı TGB’li öğrenciler ki kendilerine Komünist de diyorlar, güvenlik barikatını aşarak konuşmanın yapıldığı salonun kapısına yığıldı. İçeri girip, Kennedy’i konuşturmayacaklar ve bunu sosyal medyada yayınlayıp “Emperyalistleri nasıl püskürttük” havasını atacaklar…

 

Salonun bulunduğu binanın tarihi kapısına yüklenen bu omuzdaşları içeriden üniversite çalışanları masaları kapıya dayayarak ve birbirine omuz vererek bir süre engelledi. İki saat süreyle kapı arkasından karşılıklı omuzlama nümayişi yaşandı. Omuzlar yorulunca en sonunda üniversite yönetimiyle öğrenciler anlaştı. 15 öğrenci konuşmaların yapıldığı salonun kürsüsüne çıkıp pankart açtıktan sonra açıklama okudu. Öğrenciler açıklamayı okuyup emperyalizmi üniversiteden kovmanın gururuyla salondan ayrıldıktan sonra Mark Kennedy, konuşmasını yaptı.

 

Memleketin trajikomik halleri bitmiyor ki. Boğaziçi Üniversitesi, Robert Kolej’den bu yana bu ülkedeki Amerikancı liberal anlayışın yüzü oldu. Birçok ABD’li öğretim görevlisi bu üniversitede ders veriyor. Üniversitenin eğitim dili İngilizce. ABD’li Mark’ı konuşturmak istemeyen bu arkadaşlar, okuldan mezun olduktan sonra muhtemelen o ‘emperyalist’ diye niteledikleri şirketlerde çalışacaklar. Bazıları çalışmak için CV’sinin yanında araya hatırlı amcalar koyacak. Hatta bazıları yükselip o şirketlerden birinin başına geçecek. Ahmet Kaya’nın bir şarkısında söylediği gibi “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…”

 

Memlekete kar yağdı

Ankaralılar Perşembe sabahına karla başladı. Bir kar havası attılar ki sorma. Sosyal medyada kar fotoğrafı paylaşanlar mı dersin, kartopu oynayanlar mı hepsi gırla gitti. Gören de “Görmemişin karı olmuş, tutmuş eritmiş” sanacak. Ankaralılara bir memleket gerçeğini hatırlatayım. İstanbul’a kar yağmadığı sürece değil Ankara’ya memlekete kar yağmaz. O kar sayılmadı…    

- Advertisment -