Ana SayfaYazarlarMuhibbi'ye mektup

Muhibbi’ye mektup

 

Muhibbi üstadım, bir pazar günü size mektup yazmaya niyetlendim, ancak nasıl sesleneyim, bilemedim?

 

Belki padişahım demesi uygun, ancak, kullarınızla mektuplaştığınız görülmedi, o yüzden size nasıl seslendiler, bilmiyor, seslenemediklerini tahmin ediyoruz.

 

Bugün Eylül ayının, yaz mevsiminin son ayının 15’i, bundan iki ay önce bir darbe idrak ettik, daha doğrusu işgal… Ne biz küffara , ne küffar bize , içimizdeki hainler halka ve demokrasiye saldırdı, yakıp yıkıp öldürdü. Demokrasiyi anlatmak uzun sürebilir, artık ‘padişahım, çok yaşa’ demiyoruz, egemenlik milletin, halifelik de yok.

 

Neyse, sancak yere düşürülmedi, memlekette asayiş berkemal, ancak bu memleket dediğim elbet saltanatınızdaki yüzölçümde değil,  minicik Anadolu kıt’asındayız.

 

Öteki koca ülkeler, imparatorluk hükmündekiler arasında öyle bir köprü ki, Anadolu, ancak Hipofiz bezine benzetilebilir, ufaklığı yanında kocaman önemi ile…

 

Size bir sahafta rastgeldim, Hünkarım, sepetteydiniz, Beyaz kitaplık dizisinin ilk kitabı olan: ‘Muhteşem Süleyman’ın Aşk Şiirleri’ ile.

 

Ederiniz 1 liraydı.

 

Kapağın başına  okur çeksin , yahut bir gerçeği vurgulasın diye,’ Hürrem Sultan’a Gazel’ yazılmış.

 

İmza imişçesine bir dize, kapaktaki yüzüğün dizi dibinde: ‘Cihana padişah iken kul olmak sana şerefimdir.’

 

Kitabın sizin’ şiir evreniniz, başka deyişle de Kanuni’nin gönül evine bir kapı olabilmesi dileğiyle’ hazırlandığı belirtilmiş, önsözde.

 

Pekçok yazması bulunan Divan’ınızı ilkin Adile Sultan bastırmış.Üç Türkçe Divanı’ndan seçmeler içeren bu baskıyı yeni yazıya Vahit Çubuk aktarıp yayınlamış. (Divan-ı Muhibbi 3 cilt, Tercüman 1001 Temel Eser, 1980) En son Prof. Dr. Coşkun Ak yazma nüshaları ve baskıları karşılaştırıp, Muhibbi Divanı’nı yayımlamış, Kültür bakanlığı 1987 yayını olan bu kitapla başladı ülfeti miz, zat’ınızla.

 

Üç bin şiiriniz olduğundan haberdarız, 2799’u gazel, aşk ağırlıklı.

 

Padişahsınız, aşıksınız,  şairsiniz…Tria pırlantasınız, baha biçilemez…

 

Hadi padişah oldunuz olmaya, tutup niye aşık oldunuz, yıllar boyu hem de… Şair olmamak elde değil, o fasılda haklısınız, ama, bunların hepsini birden, aynı görkemde olabilmek… Pes.

 

Hem doyulmaz sevgili, hem kanun yapıcı, hem baba, hem imparator…Oğul canına da kıyan, demeye dilim varmıyor,ama, öyle…

 

Arka kapakta, renkli basım mühr-ü şahaneniz var, orada yayıncı notu: ‘Aşk yüzyıllara taşır, şiiri, şiir yüzyıllara taşır aşkı.’

 

6 Kasım 1494 ‘te doğmuşsunuz, onuncu padişahsınız, 89. Osmanlı halifesi.

 

46 yıl hükümdar,13 seferin başkomutanı…On yılınız seferlerde, Hürrem sarayda, aşkın bunca uzun ve imrenilesi oluşu seferler yüzünden mi, Hürrem’in akıllı bir güzel oluşundan mı, siz iyi aşıksınız diye mi, bilemem?Olancası Hürrem mi, onu hiç bilemem?

 

6-7 Eylül 1566’da terk-i dünya ediyorsunuz, Zigetvar’da.

 

Aradan 522 yıl geçti, dünya başka bir dünya, biz deseniz öylesine. Gönül tarlasına gözyaşı tohumu eken siz, Meftuni, Acizi mahlasları yanında en bilineniyle Muhibbi üstad, bir ömre bütün bunları nasıl sığdırdınız? Onca aşkla tutuşan o kalp kevgire dönmedi mi? Ya dünyayı fethinizden, 72 yaşınızda bile sefere çıkma gücünüzden, o akıl?

 

Bu coşan taşan gönül yalnızca Hürrem’e yanmış olamaz…Olmamış  zaten, şerhi düşülmüş: ‘Kim der ki gönül yaşlanır asla o yaşlanmaz/ Bir taze civan aşkına taze heves ol gel…’

 

Mahidevran sultan, Gülfem hatun, Fülane hatun , bilemediğimiz nicesi yakıp tutuşturmuş o kalbi, yoksa nasıl kırılır o gazel rekoru? Tüketir ya insanı bunca aşk…

 

Bu yakınlarda size ulaşıldı, Zigetvar’da kabrinize türbe yapılacak, beni en çok  kalbinize ulaşıldığı heyecanlandırdı. Elbet bir avuç toprak o kalp, ama, bakın hala atıyor.

 

‘Diken elinden bülbül çok hadiseler anlattı güle/Gül dedi dert yanmak düşer mi bülbüle/Aşkta bir güç vardır padişahları eyler kul/Şah padişah iken kul etti sonunda bir kula…’

 

Sevdiklerinizden Hürrem’le mektuplaştığınızı biliyoruz.

 

Mektup, ah o tılsımlı uçan halı… Aşkın kıymetini bilmeyen insanlık, mektubun kıymetini de bilemedi. Zarfları ve pullarıyla mektuplar da padişahların ardı sıra gitti. Biz kaldık eliböğründe.

 

Rahmet ola, padişahım, ey ulu şair , büyük aşık…

 

Haddimizi aştık ise, affola…

 

Hamiş: Ey okur, sizin de mektubunuz çok ola…Yazacağınız da alacağınız da… Her kula kısmet olmaz üç bin gazel yazan aşık, ondan gelen gönül mektupları, biz gazelden yana fukara, dilden ve gönülden yana zengin olduğun sananlarız; bi kalem , bi kağıt, bi de kevgire dönmüş kalp nemize yetmez? Ama, ekran üzre değil, kağıt ve hayal ülkesinden, kalem ile nakışlanmış mektuplarınız çok ola. Ki, dünya cennet-i ala ola…

- Advertisment -