Ana SayfaYazarlarNerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…

Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…

 

Galatasaray yönetiminin son bir haftada yaptıkları, Ahmet Kaya’nın bir şarkıda söylediği, “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça” Yusuf Hayaloğlu dizesinden daha iyi anlatılmazdı. Çok önceden inisiyatif alarak çözülebilecek bir krizi yüzlerine gözlerine bulaştıran, içinden çıkılmaz hale getirdikleri gibi sarı kırmızı renklere gönül veren insanları utandıran bu yönetim gibi basiretsiz bir yönetim kurulu Galatasaray’ın 112 yıllık tarihinde gelmemiştir. İşin normal olan yanı ise şu: Türkiye’de ‘istifa’ diye bir müessese pek kullanılmadığından böyle basiretsizliği gösterenler hâlâ ‘pişkince’ koltuklarına oturmaktalar ve oturmaya da devam edecekler.

 

‘Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir’ diye bir deyim var ya; Galatasaray’daki FETÖ’cü üyeler krizi de öyle geldi. Bu üyeler konusunda inisiyatif almaktan korkan Dursun Özbek yönetimi, olayı çözmek yerine dondurucuya atarak Genel Kurul oylarına bıraktı. Bu, bir ölçüde anlaşılabilir bir durum aslında. Çünkü kulüp üyeliğinden atılması istenen kişiler arasında Galatasaray’a uzun yıllar hizmet etmiş, 2000 yılında alınan UEFA kupasında emeği olan Hakan Şükür ve Arif Erdem de vardı. Yönetim Kurulu’nun özellikle bu iki ismi atması Galatasaraylı üyeler arasında tepkiye neden olabilirdi. İşte burada basiretsiz davranan, dik duramayan yönetim, pası genel kurula atarak konuyu geçiştirdi.

 

Oysa bu konu öyle geçiştirilecek, zamana bırakılacak bir olay değildi. Her iki isim de ülke insanlarına 15 Temmuz’da bombalar, kurşunlar yağdıran, darbeci bir örgütün üyesi olmakla suçlanıyordu.  Suçlamanın ötesinde bu iki ismin de FETÖ’nün birer neferi olduklarına dair ortada pek çok kanıt vardı. Nitekim H. Şükür darbe öncesi ABD’ye kaçmış, ülkesine ihanet salvolarını oradan sürdürmüştü. A. Erdem ise tutuklanacağını anlayınca apar topar ülkeyi terk etmişti. Böyle bir durumda yönetimin yapması gereken ilk şey, suçlanan isimlerle ilgili savcılıktan bilgi, belge alıp gereğini yapmaktı. Yapmadılar, yapamadılar…

 

Bunun yerine topu ortada bırakmak işlerine geldi. Cumartesi günü Mali Kongre’de bütçe onaylandıktan sonra FETÖ bağlantılı kişilerin kulüpten ihracının oylaması yapıldı. Kıyamet de işte o zaman koptu. Bütçe genel kuruldan geçsin diye varını yoğunu ortaya koyan genel kurul üyelerini yakın markaja alan yönetim, istediğini aldıktan sonra geri çekildi. İhraç istemiyle ilgili yapılan oylamada genel kurula gelenlerin üçte ikisi salonu çoktan terk etmişti. Oysa günler öncesinden FETÖ’ye yakın hesaplardan H. Şükür ve A. Erdem ile ilgili sosyal medyada propaganda yapılmaya başlanmıştı. Bundan bile bihaber olan ya da görmezden gelen Galatasaray Kulübü yöneticilerinin ortaya bıraktığı top, kendi kalelerine gol oldu.

 

İki milyara yakın borcu olan Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütlerinden biri Galatasaray’ın kriz yönetimini bilmeyen insanların elinde olduğunu şaşkınlıkla gördük.  Bir gün sonra kamuoyu baskısı nedeniyle acilen toplanıp, H. Şükür ve A. Erdem’i  ‘üye aidatlarını ödemedikleri’ gerekçesiyle kulüp üyeliğinden attılar. Bir gün sonra ise ‘üyelik aidatları’ nedeniyle değil, ‘FETÖ’ üyeliğinden atıldıklarını söylediler. Her attıkları adımda gülünç duruma düşen yöneticilerin bu tavrı kulübün nasıl yönetilemediğinin en açık göstergesi değil mi? O zaman sormazlar mı adama; madem genel kurul üyelerinin oyu her şeyin üzerinde, aksi oy verildiği halde H. Şükür ve A. Erdem’i niye attınız? Ya da bu işi yapabiliyordunuz, neden böyle bir krize neden oldunuz ve bunu neden yönetemediniz? Böyle bir krizi yönetme becerisinden yoksun bir yönetimin iki milyar liraya yaklaşan bir borcu yönetebileceğine ve kulübü düzlüğe çıkaracağına inanan bir Galatasaraylı var mı? Şahsen ben inanmıyorum…

 

Son olarak şunu söyleyeyim; yüreğime ne zaman ve nasıl sarı kırmızı sevda düştü tam olarak hatırlamıyorum. Son nefesime kadar da gidecek bir aşk bu. Ne kulüp üyesiyim, ne de herhangi bir görevim var gönül bağından başka. Talihsiz bir dönemde Galatasaraylı oldum. Yaşıtlarım tuttukları takımın şampiyonluklarını kutlarken, benim 14 yıl beklemem gerekti. Şampiyonluklarla da ilgisi yok taraftarlığımın. Son yıllara kadar tribünlere koşup yürekten destekledim sarı kırmızı rengi. Bana yaşattığı mutlulukların hakkını ödeyemem. Hüzünler de yaşadım haliyle, sevda bu; içinde her şeyi barındıran. Galatasaray yine şampiyon olacak, şampiyonluklar kaybedecek. Sevindirecek, üzecek gönül verenlerini. Hiç kimsenin 25 milyona yakın gönül vereni olduğu tahmin edilen bir kulübü böyle küçük düşürmeye hakkı yok.  Bunu yapanlardan o formaya gönül verenler hesap sorar. Soracak da…       

- Advertisment -