Londra merkezli haber ajansı Reuters ve BBC’nin PKK ve HDP’ye gösterdiği ilgi son iki yılda dikkat çekici bir şekilde arttı. BBC ve Reuters’ın Cemil Bayık ile bu yıl içinde kaç röportaj yaptığını sayamadım bile. HDP Eşbakanı Demirtaş’ın, Reuters’ta dün yer alan açıklamalarını görünce İngilizlerin Türkiye’nin iç işlerine olan merakını anlamanın önemli olduğunu düşündüm. Demirtaş’ın röportajını okuyunca tabii, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İngilizleri suçlayan değerlendirmeleri aklıma geldi. Abdullah Öcalan, değişik tarihlerde yaptığı değerlendirmelerde 1990’ların kanlı Türkiye’sinin arkasında İngilizlerin olduğunu savunuyor. Çözüm sürecinin başladığı günlerde basına sızdırılan İmralı zabıtlarında da bu iddiayı şöyle dile getiriyor: “…Doğan Güreş Londra’dan döndü ‘bana yeşil ışık yakıldı’ dedi, 4 bin köy yakıldı. İşadamlarını götürdüler (Pervin’e işaret ederek). ABD-İsrail-İngiltere’nin talepleri vardı, o zaman da MİT bu işe yatmadı. Tansu Çiller’in 2. Atatürk olma sevdası vardı. Beni de bombayla öldürmek istediler. Doğan Güreş-Tansu Çiller işbirliği de oradan (İngiltere’den) icazet almıştı. Sonuç olarak böyle bir durum yaşadık.”
4 bin köyün yakılıp yıkıldığı, binlerce faili meçhul cinayetin işlendiği 1990’lar Türkiye’sine hakim olan yönetici kliğin arkasında ABD, İsrail ve İngiliz desteği vardı. Bu güçler, Türk hükümetini, telafisi zor uygulamalara sürükledi. Binlerce köyün yakılması, binlerce Kürt’ün, ordu içinde kurulan gizli örgüt tarafından yönetilen suikastlarla sokak ortasında infaz edilmesi arka plandaki bu uluslararası destekle bağlantılı. Türk hükümetini, örgütü da aşacak şekilde sivil Kürtlerin üzerine süren bu güçler, PKK’yı da el altından desteklemeyi ihmal etmedi.
Abdullah Öcalan’ın “beni de bombayla öldürmek istediler” dediği suikastı, MİT içinde paralel örgütlenen bir yapı örgütledi. “Yeşil” kod, “Mahmut Yıldırım” isimli kontrgerilla elemanının komuta ettiği bombalı saldırıdan Öcalan kıl payı kurtuldu. Öcalan’ı ortadan kaldıramadılar ama yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesini sağladılar. Apo’yu PKK’dan koparmak istemeleri, PKK’yı daha rahat kontrol edebilme ihtiyacından kaynaklanıyordu.
İngiliz medyasının bir yandan derin devletin başındaki isim olan Fethullah Gülen’e arka çıkması, diğer yandan da Kandil’deki örgüt lideri Cemil Bayık ve HDP eşbaşkanı Demirtaş’a yakın ilgi göstermesi çelişki görünebilir; ancak bize tutarsız görünen bu ilgi ve yakınlık aslında birbirini tamamlıyor; PKK’yla istikrarsızlık üretip derin devlet ile bütün Türkiye’yi kontrol etmeye çalışıyorlar.
İmralı’nın Ankara ile anlaşma yoluna gitmesi İngilizlerin Apo’dan kurtulma isteklerinde ne kadar haklı olduğunu da gösteriyor. Apo’yu suikastla ortadan kaldıramadılar ama onu Türkiye’ye teslim ederek örgütünü elinden alma yolunu seçtiler. Ankara’nın elindeki Apo kartına karşılık olarak ABD, İngiltere ve İsrail de Kandil ve HDP kartını kullanıyor. Türk hükümetinin üzerine dün Gülen’i sürüp darbeye kalkan bu uluslararası güçler, başarısız olunca Kandil ve Demirtaş’ı sahneye sürdü.
PKK ve HDP, Abdullah Öcalan’ı suikastla ortadan kaldırmak isteyen, bunu başaramayınca da Türkiye’ye teslim eden uluslararası güçler tarafından destekleniyor şimdi. Erdoğan düşmanlığının şehvetine kapılanların göremediği, işte el altından kurulan bu kirli ilişki ve ittifaktır.