HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ağabeyi Nurettin Demirtaş’ın, Ankara katliamını öven, katliamcı canlı bombayı ‘nilüfer çiçeğine’ benzeten yazısı PKK’nın halktan koptuğunun, giderek ‘nihilizm’ bataklığına saplandığının resmi aslında. Aynı nihilizmi HDP’de de görmek mümkün. Yola, ‘Büyük İnsanlık’la çıkan ve Türkiyelileşme iddiası olan parti, dokunulmazlıkların kaldırılmasının görüşüldüğü Meclis’teki komisyonda tekme ve yumruklarını konuşturdu. Bununla yetinmeyen HDP’liler, dışarı çıkarken söyledikleri PKK marşıyla başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye’den ne kadar uzaklaştıklarını ortaya koydu. Bir kaybedişin travmasıdır bu…
PKK yöneticisi Nurettin Demirtaş’ın örgütün Avrupa’da çıkan gazetesi Yeni Özgür Politika’da yayınlanan ‘Doğa zamanı’ başlıklı yazısını okuyunca inanılmaz öfkelendim. Katili, katliamı öven, bırakın halk hareketini, hiçbir ideolojinin olmayacağını, olamayacağını Demirtaş da biliyor olmalıydı. Şu anda Türkiye’de kurulan ve geniş kitleleri kaybettikçe marjinalleşen sol örgütlerin kaderini yaşıyor PKK. Kaybetme kaçınılmaz olunca, geniş kitlelerden giderek kopan ve kendi kabuğuna çekilen örgütün elinde ölümü, öldürmeyi kutsamaktan başka bir şey kalmıyor. Bu kutsama sırasında, masum insanların ölmesinden kendilerine çıkaracak haklılık payı da bulunur elbette. “Biz bedel ödedik, ödüyoruz, onlar da ödesin.” Bu yüzden 36 kişiyi katleden canlı bomba Seher Çağla Demir’i ‘kahraman’ olarak görmekten, onu yüceltmekten, Yunan mitolojisindeki Herakles’e benzetmekten çekinmiyor Demirtaş. Canlı bombanın ölerek, öldürerek yaşamı savunduğunu yazmaktan da…
Çok tanıdık geliyor bu ölümü ve öldürmeyi kutsamak. Masum bir insanın canını alırken bunun bir amaca hizmet ettiğini söylemenin, söyleyebilmenin, kendine haklılık payı çıkarmanın ruh halini anlamak istiyorum haliyle. DAİŞ intihar eylemcisiyle, kendi canlı bombalarının aynı kefeye konulamayacağını iddia eden ve bunun ‘haklılık’ nedenlerini kendince yazan Nurettin Demirtaş, aslında bütün kaybedenlerin yaptığını yapıyor, “Biz haklıydık, onlar suçlu”. Demirtaş’a sormak isterim şahsen, peki; diyelim ki haklısınız, “Onlarca masum insanın kanına girmek, onların hayatlarını çalmak hangi kutsal davanın amacına hizmet eder?” İkiniz de katilsiniz, her ne kadar birileri sizi ‘ailenin cici katilleri’ olarak görse de… Hiçbir haklılık Ankara Garı’nda mitinge giden insanların arasında bomba patlatmaya gerekçe olamayacağı gibi, Kızılay’da işinden dönen, evine giden, arkadaşlarıyla buluşmak için bekleyen insanları öldürmenin gerekçesi olamaz. Kanla beslenen katillersiniz işte!
1980’lerin son yıllarında, darbe sonrası Beyoğlu’nda ardı ardına türkü barlar açıldı. Bu barların sahipleri genelde sol hareketin içinde yer almış, darbeyle birlikte cezaevine girmiş solculardan oluşuyordu. Bu türkü barlarda kaybetmenin, nihilizmin açığa çıkan yüzünü gördüm. Eskiden zaman zaman giderdim. Hep merak ettiğim bir konudur aslında, ölümün, öldürmenin kutsanarak anlatıldığı marşlarda insanlar mendil sallayıp nasıl halay çeker diye. Çekiliyordu gerçekten. Yaşamaktan çok ‘ölümün’ anlatıldığı türkülerde insanlar pekâlâ halay çekip mendil sallayabiliyordu. Kimse bu durumu garip karşılamıyordu. Geçen gün HDP’liler marşla komisyondan çıkınca bu türkü barlarda yaşananlar aklıma geldi. Kulakları tırmalayan bir ses eşliğinde bağıra çağıra söylenen marşlar ve toplu ayin gibi çekilen halaylar…
HDP, yıllardır süren başta Kürtler olmak üzere bu halka ağır bedeller ödeten, canlarına mal olan kirli savaşı durdurmak için bir şanstı. Bunu yapmadı, yapamadı. Bu ülkenin kanla beslenen eski egemenleri PKK’ya “Yürü be koçum, arkandayız dedikleri” gibi, HDP’yi de aynı şekilde pohpohladılar. 7 Haziran seçimleri öncesi yazmıştım bu kirli ittifaktan aydınlık bir gelecek çıkmaz diye, çıkmadı… PKK’nın başlattığı ‘Hendek Savaşları’ sırasında kahramanlık pozları verenler, şimdilerde nihilist yazılar yazmakla meşguller. Tıpkı bu başlatılan savaşta binlerce insanın ölmesinde, yüzbinlerce insanın yersiz yurtsuz kalmasında hiç sorumluk duymayan Nurettin Demirtaş gibi…
Bu iş o kadar kolay değil. İnsanlar HDP’ye yıllardır süren bu savaşı durdursun diye oy verdi. Akan kanı sonlandırsın, demokratik bir Anayasa’ya katkı sunsun diye oy verdi. PKK’nın kanlı eylemlerini bol ‘ama’lı bahanelerle çarpıtarak, yalanlarla aklaması için oy vermedi. Elbet olacak bunun bir bedeli… Sadece başta Kürtler olmak üzere sadece yoksullar mı ödeyecek? Nilüfer çiçeği bataklıkta açan bir çiçek. Sadece orada hayat buluyor ve günde bir kez açıyor. Katillerin, katliamı yapan canlı bombaya yakıştırdığı çiçeğin özgürce açabilmesi için öncelikle suni bataklıklar kurutulmalı. Nilüfer çiçeği bulur kendine açacak doğal bir yer; katillerle özdeşleştirilmediği zamanlarda…