Ana SayfaYazarlarOrhan Pamuk, Aziz Sancar ve Nobel

Orhan Pamuk, Aziz Sancar ve Nobel

 

[16 Aralık 2015] Aziz Sancar Türkiye’de. Dâvetli olarak geldi. Ankara’da cumhurbaşkanı ve başbakan tarafından ağırlanıyor, onurlandırılıyor. İyi bir şey. Ama aşikâr ki bu olumlu karşılama tarzında, Sancar’ın bilimsel değerinin yanında ve ötesinde, siyasî görüşlerinin de önemli payı var. Bu açıdan, belirli bir yer değiştirme söz konusu. Şimdi hükümet benimsiyor; başkaları (ve önemli ölçüde, geçmişte Orhan Pamuk’u omuzlamış olan çevreler) ise, kısmen Aziz Sancar’ın görüşlerinekarşı oldukları için, kısmen sırf hükümet benimsiyor (ve Sancar AKP’ye puan kazandırmış oluyor diye) karşı çıkıyor. Nitekim bir uçta, 12 Aralık tarihli Yeniçağ gazetesi, Sancar’ın iki yanında Türk millî takımı forması giymiş iki çocuğu olmak üzere, büyük bir “kalpaklı Atatürk ve ay-yıldız” bayrağı önünde çektirdiği fotoğrafı koymuş ve altına, “Türk Milliyetçisi, ödülünü Atatürk’e götürecek” diye yazmış (yukarıda görüyorsunuz). Buna karşılık Doğan Özgüden’in editor@info-turk.be’si bu montajı tabii bu sefer eleştirel anlamda kopyalamış; hepsinin üstüne “Nato hizmetindeki Atatürkçü bir Türk milliyetçisi” manşetini atmış; yetmemiş, bir de “NATO, 1971’den itibaren özel olarak kendi projelerinde çalışan Prof. Aziz Sancar’ın Nobel ödülü almasını kutluyor” demiş. DNA araştırmaları için (veya başka herhangi bir konuda) NATO’nun bilimsel proje fonlarına başvurup kazanmak, NATO’nun özel askerî projelerinde çalışmakla aynı şeymiş gibi bir hava uyandırıp, çoktan geride kalmış Soğuk Savaş saflaşmalarını tekrar üretmeye çalışıyorlar.

 

Hal böyleyken, geçtiğimiz günlerde Star gazetesinden bir telefon ve ardından yazılı bir soru geldi geçtiğimiz günlerde: “Nobel Kimya Ödülü kazanarak Türkiye’ye haklı bir gurur yaşatan bilim insanı Aziz Sancar, bilhassa Batı medyasının aksi istikametteki tüm sorularına rağmen Türkiye'nin, vatanının yanında duran bir duruş sergilemektedir. Bazı aydınların Türkiye aleyhine olabilecek bir takım girişimlerine rağmen, Sancar’ın bu duruşunu nasıl değerlendirmek lâzım?” Okudum, düşündüm; bunu aşırı-politize, fazla dar-faydacı bir yaklaşım gibi gördüm. Dünyanın “Türkiye’nin yanında” ve “aleyhinde” yer alanlar diye kategorileştirilmesi, ayrıca yanlış. Nihayet, kâh Ankara katliamını, kâh PKK’nın silâhlı kent işgali denemelerini, kâh seçimlerde güya hile ihtimali olmasını bahane ederek Birleşmiş Milletler üzerinden veya başka yollarla “dış müdahale”ye dâvet çıkaran (benim de neo-mandacılık diye nitelediğim) tavrın eleştirisini Aziz Sancar “olumlu örneği” üzerinden yürütmek de sakat geldi. Galiba temelde, bilim ve sanat alanına, bilim ve sanatın olmazsa olmaz özerkliğine farklı bakıyoruz. Türkiye, sağı ve soluyla bu fikre alışamıyor bir türlü. Umulur ki Yeni Türkiye, bu açıdan, geçmişten farklı bir kültürü benimsesin. Bunu da çalışıp öğrenmek lâzım.

 

Bu mülâhazalarla oturdum, aşağıdaki cevabı yazdım. Sonra biraz izledim ama çok da izlemedim doğrusu. İlk gün yayınlanmadı; sonraki günleri bilemiyorum. Her halükârda, aynen aşağıya koyuyorum.  

 

[11 Aralık 2015] Ben bu meseleye daha bireysel bakıyorum. Aziz Sancar’ın değeri, öncelikle siyasî görüşlerinden kaynaklanmıyor. Bilimsel kalitesinden; dünya çapında bilimin öncü ve keskin kenarında yer almasından kaynaklanıyor. Elbette herkesin kamusal alanda kendi görüşleri var. Bunları dile getirmek kendi tercihi ve hakkı. Kişi olarak, katıldığım görüşleri varsa sevinirim; katılmıyorsam üzülebilirim. Bu somut durumda, Batı medyasına oynamaması, hattâ deyim yerindeyse onları biraz “bozması” şahsen hoşuma gidebilir; derece derece başkalarının, meselâ AKP iktidarının, cumhurbaşkanı ve başbakanın da hoşuna gidebilir; ama tersi de olabilirdi ve başta dediğim gibi, o takdirde kişisel olarak üzülmekle birlikte, bu, Aziz Sancar’ın bilimsel değerini ve başarısının önemini azaltmazdı. Farklı düşünseydi de, kazandığı Nobel ile her halükârda Türkiye’nin gururu olurdu ve o durumda da onurlandırılması gerekirdi.

Diyeceğim; böyle doruklara yükselmiş bilim, kültür ve sanat insanlarının ideo-politik 
tavrına bakarak ayırım gütmemeliyiz. Unutmayalım ki Türkiye’ye ilk Nobeli Orhan Pamuk kazandırdı — ve o dönemin askerî vesayetçi iktidar mekanizmaları, medyası ve 
cumhurbaşkanı tarafından fena halde hakkı yendi. Bu muazzam yanlışın alternatifi, şimdi 
bir başka Nobel ödüllü insanımızı siyasi görüşleri nedeniyle bağrımıza basmak olmamalı. 
Her halükârda bağrımıza basmalıyız — başlıbaşına uluslararası değeri ve insanlığa 
kazandırdıklarından ötürü. Hükümetin Aziz Sancar’ı Türkiye’ye dâvet etmesi bu ölçüler 
içinde iyi ve yerinde. Aynı davranış, gelecekte bu ve olabilecek bütün diğer iktidarlar 
tarafından, benzer ödüllere ulaşan başka herkese de, siyasi görüşlerinden bağımsız olarak 
gösterilmeli.

 

- Advertisment -