Kendimizi kandırma üzerine pek mahiriz… Bunun dışında bir başka özelliğimiz daha var, dünyanın bizim için döndüğünü sanmamız gibi. Galatasaray- Fenerbahçe derbisini bu yüzden çok fazla önemsiyoruz, sanki dünyanın gözü bu maçın üzerinde. Ama Allahtan öyle bir şey yok, olsaydı eğer; futbolun nasıl oynatılmadığını gösterecektik alem-i cihana…
Herkesin sonucunu merakla beklediği, hatta abartıya kaçarak dünyanın gözü bu derbi üzerinde dediğimiz maçtan çıka çıka kabız futbol, iki takım taraftarlarının kurdeşen döktüğü bir oyun çıktı. Ki, buna oyun diyorsak başkaları ne oynuyor, diye kendime sormadan da edemedim. Dün gece maç boyunca biri bizi kandırıyor diye sorular sordum kendime. Öyle ya; transfer döneminde ortalığa saçılan paralar, alınan parlak oyuncular. Bu oyuncuları omuzlarda karşılayan taraftarlar… İşte bu parlak oyuncuların sahada futbol oynatmama adına elinden geleni yaptıklarına tanık olduk. Galiba her şeyden önce biz kendimizi kandırıyoruz. Kandırmasaydık eğer, dün geceki maçı bize kimse futbol diye yutturamazdı…
Fenerbahçe’nin dün geceki oynatmama üzerine kurulu futbolunun mazereti olabilirdi. Ezeli rakibinden sekiz puan geriye düşmüş, deplasmanda oynuyordu. Yenilmesi bütün sezonun başlamadan bitmesi demekti ki, zaten ne yaparsan yap ama mutlaka kazan genel şiarımızdı. Galatasaray’a ne oluyordu. Rakibinden sekiz puan önde, izleyenlere keyif veren futbol oynuyor. Taraftar mutlu… Futbol oynayarak kazansa da kaybetse de taraftar yine alkışlayacak. O da Fenerbahçe’nin oynatmayan futbol felsefesine uydu. Böylece sahada birbirlerini oynatmamak için elinden geleni yapan 22 oyuncunun başarılı olduğu, bir oyun çıktı. İki takımın oyuncuları ve teknik yönetimi kendileriyle ne kadar gurur duysa azdır. Rakiplerini oynatmadılar, kendileri de oynamadılar haliyle. İki takımın taraftarlarına da puan farkı kapanmadı, açılmadı, tesellisi kaldı. İtiraz etmediğimiz sürece önümüzde konulan menüden yemeye devam edip, kendimizi kandıracağız belli ki…
Futbolun oynama felsefesine bakmayıp, sadece kazanma ve kaybetme üzerinde kurgulandığımız için bu kısır futbolunun baş sorumlusu olarak yine hakem görülecek haliyle…Futbol oynama üzerine kafa yormadan hakem üzerinden oyunu yorumlamak işimize geliyor.Türk futbolunun dünyadaki en önemli markası Cüneyt Çakır, iki takım taraftarları yöneticileri ve teknik heyetleri tarafından eleştiri yağmuruna tutulacak. Bence kimse Çakır’ı suçlamasın. O da sahaya futbol oynamak için değil, oynatmamak için çıkan oyunculara uyup elinden gelen yardımı yaptı. Futbolu elinden geldiğince ağırlaştırdı, Çakır’ın bu hale gelmesi ‘oynatmayan futbol’ felsefesinin zaferidir. Kutlayın bunu!
Son yıllarda duymaktan nefret ettiğim bir söz var: ‘Futbolun marka değeri’ diye… Futbolu yönetenler ne hikmetse bir marka değerinden dem vurup duruyorlar. Türk futbolunun iki büyük devinin dün geceki futboluna bakıp, o sürekli söylenen marka değeri hakkında bir fikir sahibi olabiliriz. Belki ben ters yoldayımdır, oynatmamak da bir marka değeri olabilir. Bu ‘oynatmama’ futbolunu dünyaya satabiliriz. Ama yine de siz dikkat edin, dünya bizim kadar önüne konanla yetinen insanlardan oluşmuyor. Markasız kalır futbolumuz maazallah….