PKK, 7 Haziran seçimlerinin ardından başlattığı “Devrimci halk savaşı”nı kaybetti; Kandil, son 30 yılın en etkili askeri operasyonları karşısında ağır kayıplar yaşadı. Şehirlere taşıdığı çatışmalar sırasında da beklediği halk desteğini bulamadı. 12 ilçede başlayan “Özyönetim” ilanı, etkili müdahalelerle üç ilçeye düşürüldü. Son haftada bu üç ilçeden de sadece biri kaldı geriye, tümden temizlenemeyen. Bu savaşın “devrimci” kısmı neyse de “halk” kısmı hiç yoktu. PKK askeri olarak, HDP ise siyasi olarak kaybetmiş durumda.
PKK ve HDP’nin, bu yenilgili durumdan çıkış formülü ise “Özerklik” ve “Ayrı devlet” şantajı. Boğazlarına kadar teröre batmışlıklarını “Kürtlere özerklik” isteyerek temize çekmeye çalışıyorlar. Oysa, birkaç ay içinde 200 binden fazla Kürt, PKK ve HDP zulmünden dolayı Suriyeli mültecilerden beter duruma düştü. Birazcık özerklik talebi olan Kürtler bile yaşadıklarından hareketle bundan sonra bir daha aklına ne özerkliği, ne ayrı bir devleti getirir. Özerklik hayali, talebi olan hangi vatandaş kendi canını, malını, hayatını PKK ve HDP’ye teslim eder?
“Özerklik” ve “ayrı devlet” talep eden Kürtler değil, PKK ve HDP’dir. Kürtler adına birşey istemek PKK ve HDP’yi Kürtlerin temsilcisi yapmadığı gibi meşru da kılmaz. PKK’nın “Özerklik” talebi, Güneydoğu’yu tümden rehin almayı hedefleyen siyasi bir programın parçası. Kürtler, son birkaç aydır PKK’nın Güneydoğulu’ya yaşattığı cehennem hayatıyla bunu daha iyi gördü. PKK ve HDP bugüne kadar silahla, terörle, siyasi zorbalıkla Kürtlerin sadece küçük bir bir kısmının desteğini alabildi ama Kürtleri tümden kazanamadılar. “Özerklik” talebi, işte bu geride kalanlara da boyun eğdirme amacını taşıyor. PKK/HDP’nin özerklik talebi, devletin rızasıyla Kürtlerin canına okumayı istemekten başka bir anlama gelmiyor.
Güneydoğu’daki vatandaşların canına okuyacaklar ama devletin de buna yol veren bir yasa çıkarmasını istiyorlar!
Ayrı devlet kuracaklar ama bunun giderlerinin devletin bütçesinden karşılanmasını talep ediyorlar!
Kabul edelim ki, bu koşullarda özerkliğin tek bir anlamı var; o da devletin, vatandaşını PKK’ya terk etmesidir. Bu da Kürtleri PKK’nın nüfusuna geçirmek olur. Vatandaş, devremülk gibi alınıp satılamaz ve bir başkasına devredilemez.
Türkiye bu dayatmayı kabul ederse zaten devlet olma vasfını yitirir. Belki de amaç tam da budur.