Başka deyişle, Harbiye-Şişli arasına ait ve 60’lardan kalma aşağıdaki fotoğrafta kaybına hayıflanılacak şey nedir?
1- Apartmanlar? Değil. Zaten o zaman yeni yapılmışlar; hala da kısmen ayaktalar ve bulvarın profilini çiziyorlar. Kendileri değişmediğinde de statüleri yükseldi. Yeni semtlerin yeni apartmanlarına kıyasla daha hacimli olan iç düzenleri onlara emlak piyasasında “yüksek tavan” ayrıcalığını kazandırdı.
2- Zaten o yeni semtlerdeki binalar arasında da ilk resimdeki gibi hacimli ve tanımlı caddeler bulunmuyor. Binalar, şekilsiz boşluklar ve bantlarla birbirinden ayrışıyor.
Ataşehir
3- Yollar/Kaldırımlar? Olabilir. Artık hayal bile edemeyeceğimiz bir kalite ve keskinlikte akıp gidiyorlar. Yapılmış ve korunmuşlar. Yakında yerini troleybüse terk edecek tramvayın rayları da bulvar disiplininin teminatı adeta. Parke taşlarının arasına sıkışıp sabitlenmiş metal raylar, yolun ortasından dikine çizilmiş kararlı aks çizgileri gibi omurgası olmuşlar yolun…
4- Birer birer ithal edilip teker teker trafiğe salınmanın ertesinde ikinci elde taxi/dolmuşa dönüşmüş Amerikan arabaları? Onlar da olabilir… Bulvarın disiplinine uygun bir kalite ortalaması da onlar: Eskimemişler ve hiç eskimeyecek gibiler. O homojen parke taşlarının ve ip gibi kaldırım bordürünün doğal parçaları sanki.
5.1- Bir de insanlar var: Henüz kalabalığa dönüşüp kitleselleşmemişler. Tek başlarına ya da çiftler halinde salınıyorlar kaldırımlarda; en fazla birkaç kişilik gruplar içinde… Vitrinlerin çağırdığı alışveriş, şimdiki gibi başlıca ve rakipsiz hedef değil de, kenarda tutulan seçenek besbelli.
Mecidiyeköy
Ya ilk resimde isyankar bir profil de çizmeyen yolun ortasındaki tek başına o kadın?.. Kendine yeterli bireyselliğin doruğu adeta. Umurunda değil. Arabaların arasında ve tramvay hattı ortasında kalakalmanın paniğinde gözükmüyor. Kendinden emin ve sakin. Dünyanın en normal işini yaparcasına kapağı karşı yakaya atacağından emin duruyor. Atmıştır da…
Aynı kadın yukarıki troleybüs resminde de Saraçhane’yi andıran bir yolun ortasından troleybüs kapısına doğru yapayalnız bir hamleyle, şöförün dikkatine sığınmış.
5.2- Üstelik bunlar aynı zamanda da sanayileşme sonucunda işçileşerek kitleselleşmenin de sosyal gerçekliğe dönüştüğü devirler. İşçi sınıfının ancak dayanışmayla ortaya çıkıp pekişecek sosyal/siyasal gücünün de farkına varıp 70’lerin başında adındaki “D”(devrimci) harfi yüzünden kapatılma hazırlığı yapılan DİSK’i savunmak için tarihinin en şuurlu kalkışması 15-16 Haziran’ı gerçekleştirip çoktan köhnemiş anti-sol cephenin yüreğini ağzına getirdiği zamanlar… Dolayısıyla burjuva bireyselleşmesiyle proleter kitleselleşmenin birarada yükseldiği devir.
Artık ikisi de yok. İlki sokaklardan kapalı sitelere ve AVM’lere kaçtı. İkincisi 12 Eylül baskılarından beri belini doğrultamadı. Artık gecekondusuna bile göz dikiliyor. AVM’lerde burjuvayla birlikte oyalanarak avutuluyor.