Ana SayfaYazarlarPandora’nın kutusu Flamanya’da mı açılıyor?

Pandora’nın kutusu Flamanya’da mı açılıyor?

 

Katalunya özerk hükümetinin görevden alındıktan sonra Belçika’ya kaçan ayrılıkçı Başkanı Carles Puigdemont, namı diğer Puigdi ve dört eski bakan arkadaşı hakkında bir önceki yazımda belirttiğim Avrupa Yakalama ve İade Emri ODE (orden de detención y entrega europea) çıkarılmış bulunuyor. Bu bağlamda yetkili Belçika mahkemesinin teorik olarak Puigdi ve arkadaşlarını ifadelerini aldıktan sonra 60 gün içinde İspanya’ya iadeleri hakkında karar vermesi gerekiyor.

 

İfade konusu Katalan bağımsızlıkçıların kendi arzularıyla mahkemeye başvurmaları üzerine çözümlendi. Yetkili Belçika mahkemesi devlete karşı ayaklanma (rebelión) ve kamu kaynaklarını yerinde kullanmama (malversación) suçu isnat edilen Puigdi ve arkadaşlarını, haklarında karar verilinceye kadar ülke dışına çıkmamaları ve çağrıldıklarında mahkemeye gelmeleri koşuluyla serbest bıraktı. İşlemeye başlamış olan 60 günlük süre içinde Belçika mahkemesinden iade hakkında bir karar çıkması gerekiyor. Olumlu bir karar çıkması halinde Katalan bağımsızlıkçılar için temyiz yolu açık. Üst mahkemenin iadeyi onaması halinde bile iade süresinin 100 güne kadar uzaması söz konusu.

 

Belçika mahkemesinin İspanya’ya iadeyi çeşitli gerekçelerle geri çevirme olasılığı da var. Bir önceki yazımda işaret ettiğim gibi, Puigdi’nin avukatı Paul Bekaert, Bask terör örgütü ETA mensubu cinayet şüphelisi Natividad Jáuregui’nin İspanya’ya iadesinin üç kez reddolunmasını sağlamıştı. Bilindiği üzere, Paul Bekaert ayrıca müvekkili Sabancı cinayeti sanığı DHKP-C üyesi Fehriye Erdal’ın Türkiye’ye iadesini de engellemeyi başarmıştı. Dolayısıyla Puigdi ve bakan arkadaşlarının Belçika’ya kaçmış olmaları, haklarında İspanya’da devlete karşı işlenen suçlarda yetkili özel mahkeme Audiencia Nacional ’de açılan davanın hem AB platformuna taşınmasını hem de en azından aylarca uzamasını sağlamış bulunuyor.  

 

Audiencia Nacional ’in yetkili yargıcı Carmen Lamela, İspanya’da bulunan özerk hükümet eski Başkan Yardımcısı Oriol Junqueras ile 7 bakan arkadaşı hakkında tutuklu, biri (Santi Vila) hakkında da 50 bin avroluk kefalet bedeli karşılığında tutuksuz yargılama kararı verdi. Özerk hükümetin Kültür Bakanı Santi Vila bağımsızlık oylamasından önce görevinden istifa etmişti. Mahkemeye yakın kaynaklar, Santi Vila’nın ayrıca yargıç Lamela’nın sorularına net cevap veren tek sanık olduğunu bildiriyor.

 

Flamanlardan tam destek

 

Geçen yazımda Puigdi ve arkadaşlarının Belçika’ya kaçışının arkasında Charles Michel hükümetinin koalisyon ortağı Flaman ayrılıkçı parti Neo Flaman İttifak N-VA’nın (Nieuw-Vlaamse Alliantie) büyük desteğinin olduğuna işaret etmiştim. N-VA, Puigdi’nin içinden geldiği Katalan Avrupa Demokrat Partisi PdeCat’ın (Partit Demòcrata Europeu Català) gibi bir ayrılıkçılık politikası izliyor. Bu bağlamda Flaman bölgesinin (Vlaams Gewest) AB içinde kalmaya devam ederek Belçika’dan bağımsız olmasını savunuyor. Katalan bağımsızlıkçılara desteğinin nedeni Katalunya’nın bağımsızlığının Pandora’nın kutusunu açarak kendi siyasi hedefini sağlama yolunda emsal oluşturacak olması.

 

N-VA’nın Başkanı Bart De Wever şu sıralarda Belçika medyasını Katalan bağımsızlıkçılar lehine olabildiğince kullanıyor. Başbakan Charles Michel ’in mesafeli tutumuna karşılık Puigdemont ile “çok sıkı ilişkileri” bulunduğunu VTM kanalına itiraf eden De Wever, “hiçbir dostumuza sırtımızı dönmeyiz, özellikle sorunları olduğunda” açıklamasının ardından İspanya aleyhine sözler de sarf etmişti.

 

Aynı zamanda Anvers Belediye Başkanı olan De Wever ’in Cuma günü attığı yüzyıllar önceki bir katliama atıf yapan bir tweet Belçika medyasında “ateşe yağ dökmek” olarak nitelendi. De Wever ‘in bu tweetinde “4 Kasım’da tarihimizin en kanlı olayı İspanyol çılgınlığını (Furie espagnole) anıyoruz. Bundan 441 yıl önce II. Philippe’in (Felipe) iktidarında 10 bin Anvers’li katledilmişti” cümleleri yer alıyordu. Söz konusu katliam 4-7 Kasım 1576’da kentte bulunan İspanyol askerlerinin bir bölümünün ayaklanması sırasında yaşanmıştı. Konunun anlaşılması için burada bir parantez açarak İspanya ile binlerce kilometre uzaklıktaki Flamanya (Flandre- Vlaanderen) arasındaki ilişkiyi hatırlatmak gerekiyor.

 

Tarihi İspanyol düşmanlığı mı?

 

De Wever ‘in sözünü ettiği katliam 1848 Vestfalya anlaşması ile bağımsızlığına kavuştuğu için Hollanda isyanı olarak da bilinen 80 yıl savaşı döneminde gerçekleşmişti. Özet olarak belirtmek gerekirse, Flamanya’yı da elinde tutan Habsbourg hanedanından Charles Quint’in 1555’de İspanya Kralı olan oğlu II. Felipe lehine Taht’tan çekilmesi üzerine bölge İspanyol boyunduruğuna girmişti. Felipe’nin babası gibi Flamanca ve Fransızca bilmemesi bir yana, Flamanya’da Protestanlığın gelişmesi üzerine Engizisyon mahkemelerini devreye sokması bölge halkında İspanya’ya karşı antipati doğurmuştu. II. Felipe’nin otoriter merkezi yönetimi ve ağırlaştırdığı vergi yükü de bağımsızlık isyanını tetiklemişti. 

 

Coğrafi olarak çok da geniş olmayan bir alanda yer almasına karşın 17 bölgeden oluşan Flamanya’nın 7 bölgesi bugün artık bağımsız Hollanda’nın içinde yer alıyor. De Wever’in bağımsızlık talep ettiği Flamanya/Flandre ise Belçika’nın üç bölgesinden birini (Vlaams Gewest) oluşturuyor. Bu bölgede biri Bart De Wever’in belediye başkanlığını yürüttüğü Anvers (Antwerpen) olmak üzere beş eyalet yer alıyor. 

 

Özet olarak belirtirsek, Flamanların tarihinde Kraliyet ailelerinin ilişkileri sonucu girmiş oldukları karanlık bir İspanyol boyunduruğu ve boyunduruktan kurtulmak için İspanya’ya karşı verdikleri uzun bir savaş dönemi var. Dolayısıyla De Wever’in Puigdi ve Katalan bağımsızlıkçılarla yakın ilişkisi sadece merkezi otoriteden benzeri politikalarla bağımsızlık olmak gibi ortak bir hedefe dayanmıyor. Puigdi ile De Wever’in kısaca “İspanyol düşmanlığı” olarak ifade edilebilecek başka bir ortak noktalarının da olduğu anlaşılıyor. De Wever’in söz konusu tweet’i –ki devlet televizyonu RTBF’e göre bu konuda yayımladığı tek mesaj değil–  bunu da çağrıştırıyor ne yazık ki. (https://www.rtbf.be/info/belgique/detail_catalogne-bart-de-wever-remet-de-l-huile-sur-le-feu-sur-twitter?id=9754404)   

 

Bart De Wever, Katalan sorununun kızıştığı Eylül ayında Flamanya’nın bağımsızlığını talep ettiklerini sık, sık dile getirmeye başlamıştı. 7 sur 7’de yayımlanan linki ilişik haberden de görüleceği üzere, Wachtebeke’deki bir toplantıda Flamanya’da ve Belçika’da iktidara geldiklerinden bu yana bu yönde çalıştıklarını itiraf eden De Wever, koalisyon ortaklarının kendileri kadar cesaretli olmamalarından yakınmıştı. Konuşmasında “müreffeh, dayanışmacı güvenli ve Flaman kimliğini benimsemiş, bağımsız bir Flamanya’dan yana olanları” partisine davet eden N-VA lideri, bu hedefe varmanın son derece gerçekçi olduğunu da öne sürmüştü.   (Http://www.7sur7.be/7s7/fr/1502/Belgique/article/detail/3261639/2017/09/17/Nous-voulons-l-independance-de-la-Flandre-rappelle-De-Wever.dhtml)

 

Görünen o ki Avrupa Birliği Katalan sorununa uluslararası hukuka ve İspanyol anayasasına uygun bir çözüm bulamazsa, Pandora’nın aralanan kapağından başını ilk çıkaran Flamanlar olacak.             

 

      

  

- Advertisment -