İpek Çalışlar’ın Mustafa Kemal Atatürk – Mücadelesi ve Özel Hayatı kitabı (Yapı Kredi Yayınları, Eylül 2018) yakın tarihimizi anlamamızı, Atatürk'ü yakından tanımamızı sağlıyor.
Kitap, Yapı Kredi Yayınları’ndan özenli bir baskıyla çıktı, basılı ve görsel medyada yoğun ilgi gördü.
Son yıllarda tarihimize yönelik araştırmaların, yayınların ve okur ilgisinin arttığı görülüyor. Ülke adına son derece olumlu bir gelişme.
Mustafa Kemal’in hayatı ve cumhuriyetin kuruluş öyküsü, her dönemde ve toplumun her kesiminde ilgi görüyor.
Büyük bir imparatorluktan geriye kalan ve viraneye dönmüş Anadolu topraklarında yeni bir ülke kuranların gördüğü ilgi, hak edilmiş ve anlaşılır bir şey.
Bu sürece ve aktörlerine dair, devletin resmi anlatısı dahil, her kesimin farklı bir anlatısı var.
Konuya ilgi dönemlere ve siyasal şartlara göre yeni boyutlar kazanabiliyor.
Siyasal, toplumsal, etnik, dini, mezhepsel, kültürel, bölgesel vb farklılıklar nedeniyle, ortak tarih üzerinde fikir birliği sağlamak kolay olmuyor.
Bilinmezlik ve sansür perdeleri araştırmalarla aralandıkça, gerçeklere yaklaşmak ve tartışmalı alanları azaltmak mümkün hale gelebiliyor.
Bu bakımdan, resmi tarihin sınırlarına takılmayan biyografiler, otobiyografiler ve günlükler önümüzü aydınlatıyor. Göreli de olsa gerçeklere ulaşmamıza yardımcı oluyor. Tarihi aydınlatma ve gelecek nesillere aktarmada vazgeçilmez kaynaklar arasında onlar da yer alıyor.
İpek Çalışlar, Latife Hanım ve Halide Edip biyografileriyle bu fonksiyonu hakkıyla yerine getirmiş; Mustafa Kemal’e ve çevresinde yaşanan birçok olaya, yakın tarihimize farklı bir gözle bakmamızı sağlamıştı.
Mustafa Kemal biyografisi de titiz bir çalışmanın ürünü. Kendi anlatımına göre kitap, aşağı yukarı sekiz yıllık yoğun bir okuma, araştırma ve yazım faaliyetinin sonucu.
Atatürk biyografisinin ilk taslağını geçtiğimiz yıllarda okumak ve üzerinde İpek’le konuşma-yazışma fırsatım olmuştu. Tarihçi olmamasına karşın bu denli geniş, derin ve titiz bir çalışma yapması, çok nitelikli bir eserin kültür ve düşünce hayatımıza kazandırılacağının işaretini veriyordu.
Olgulara mutlak sadakat gösteriyor; resmiyet kazanmış efsane veya kurmaca anlatılara itibar etmeyip yalın gerçekliği bulmaya yoğun çaba harcıyordu.
Yakın siyasal tarihimizin en önemli ve kanunlarla korunan kişisi, kurucu lider hakkında, ara renklere hayat hakkı tanımayan koşullandırıcı ideolojik ve siyasi kalıplara takılmadan, onu insan, evlat, genç, erkek, koca, aşık, çaresiz, meraklı, naif, yaratıcı, muhalif, lider, muktedir, sert ve tek adam halleriyle olduğu gibi, perdesiz yansıtabildiğini söylemek abartı sayılmaz.
Kitabı yayınlanmış haliyle bir kere daha okudum. Farklı eğilimlerden okurlarının katıldığı iki toplantıda kitabıyla ilgili sorulara verdiği yanıtları da dikkatle izledim ve bu düşüncem pekişti.
İpek Çalışlar, Mustafa Kemal’le ilgili tartışmalı konularda halen muğlaklık söz konusuysa, bunu okuyucuya hissettiriyor. Kendisinin de emin olduğu bir kesinleşme durumu ortaya çıkmışsa, yerleşik algılara aykırı bir tabloyla karşılaşsa bile bu hususta gerçekliğin hakkını vermekten kaçınmıyor.
Doğduğu ev, aile hayatı ve babası, yoksul bir aileden olup olmadığı, Sabetaycılık iddiası, giyim kuşam merakı, tabiatla ilişkisi, utangaçlığı, yetişme çağında ideolojik gıdasını hangi kaynaklardan aldığı, çöküş ve dağılma günlerindeki arayışları, kurtuluş ve Meclis günleri, Kürtlere bakışı ve Kürt sorununa yaklaşımı, büyük destek gördüğü Rus komünistlerine ve komünizme bakışı, âşık olduğu kadınlar, Fikriye’nin ölümü, İzmir Suikastı ve idamlar gibi çok sayıda konuda, tevatürü bir kenara itip asıl gerçeği arıyor.
İpek Çalışlar hem roman kıvamında su gibi okunan, hem de yakın tarihimizin en önemli dönemini tanık ve belgeler üzerinden bize aktaran, başvuru kaynağı olacak nitelikte bir biyografi hazırlamış.
Bize, Türkiye’nin düşünce ve kültür hayatına böyle bir eseri kazandırdığı için teşekkür etmek düşüyor.