Türkiye, PYD’ye yönelik ilk kez askeri bir operasyon gerçekleştirdi. Ankara’dan gelen bilgilere göre Fırat’ın batısında kalan Cerablus’a sızmaya çalışan PYD’ye bağlı silahlı YPG unsurları, TSK tarafından hava harekâtıyla vuruldu. Bu operasyon, PYD’yi destekleyen Esed rejimi ve İran’ın oyununu bozduğu gibi, Türkiye’nin yanı başında beliren tehditlere seyirci kalmasını bekleyen Batılı devletlerin hesabını da boşa çıkardı.
Hatırlanacak olursa Ankara, geçen ağustosta Milli Güvenlik Kurulu toplantısında “Fırat’ın batısı”nı “kırmızı çizgisi” olarak belirlemiş ve bu konuda ABD ile bir mutabakata varmıştı. PYD’ye yönelik askeri müdahale işte bu “kırmızı çizgi”nin aşılması üzerine gelişti. “Fırat’ın batısı”, Cerablus’tan Azez’e uzanan 110 km’lik stratejik bir bağlantı hattı aslında; burası, Kobani ve Afrin kantonu arasındaki geniş bölgeyi kapsıyor. PYD için bu bölge, Nusaybin’in karşısındaki Cizire kantonundan başlayan, Kilis’in karşısındaki Afrin kantonuna kadar uzanan ve Türkiye sınırını bütünüyle kontrol etmeye yarayan geniş bir “Kürt hattı” anlamına geliyor.
* * *
Ankara, Esed rejimi ve İran’ın Türkiye sınırının tümüyle PYD kontrolüne geçmesi için karar aldığını, DEAŞ’ın, tek kurşun bile atmadan kendisi için stratejik önem taşıyan Tel Abyad’ı PYD’ye bırakmasının da bu kararla bağlantılı olduğunu düşünüyor. Akçakale’nin karşısına düşen Tel Abyad’ın DEAŞ tarafından terk edilmesi, Cizire kantonu ile Kobani kantonu arasındaki coğrafi kopukluğu gidererek PYD’yi, “Kürt hattı”nı tamamlamaya bir adım daha yaklaştırdı. PYD, “Fırat’ın batısı”nda kalan, nüfusun yüzde 95’ini Arap ve Türkmenlerin oluşturduğu Azez-Cerablus hattını da ele geçirirse, Türkiye’nin Suriye sınırını baştan aşağı kontrol edebilecek “Kürt kuşağı”nı tamamlamış olacak.
* * *
Ankara’ya göre “Kürt hattı” projesinin arkasında Esed rejimi ve İran var. PYD’yi bölgede müttefik olarak gören ve YPG’yi doğrudan kullanan ABD ve İsrail’in de el altından “Kürt hattı”nı desteklediği düşünülüyor. Bu açıdan Türkiye’nin PYD’ye yönelik askeri müdahalesi PKK ile birlikte üçüncü devletlere de mesaj içeriği taşıyor. PYD’ye silah yardımı yapan ABD’nin, Ankara’nın mesajını alacak ülkelerin başında geldiği de söylenebilir.
Ankara’da lideri ağırlanan PYD’nin, TSK’nın hedefi olacak noktaya nasıl geldiği de merak ediliyor. Bu aşamaya kuşkusuz bir günde gelinmedi. Ankara’nın tüm çabalarına rağmen PYD’nin bölgede rasyonel bir aktöre dönüşememesi, Esed ve İran’ın taşeron örgütü haline gelmesi ve Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden bir yapıya dönüşmesi, askeri müdahalenin önünü açtı. PKK’nın 7 Haziran’dan sonra terörü tırmandırmasıyla zirve yapan gidişata, “kırmızı çizgilerin” ihlali de eklenince Ankara operasyon düğmesine bastı. PKK, nasıl ki Kobani üzerinden Rojava’yı çözüm sürecinin bir parçası haline getirdiyse, Ankara da PYD’nin Türkiye sınırındaki hareketliliğini terörle mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak gören bir politikayı uygulamaya soktu. Türkiye, PYD’ye operasyonla aslında durumu eşitlemiş oldu.