bu gece de geç geldi güzelsözlerincini,
beklete beklete canımdan bezdirdi beni,
ve gittiği yerden, bu sefer
öyle çakır keyif falan değil,
dut gibi sarhoş döndü,
“ben söz’ün at uşağı değilim,
ben şiir meleğiyim,” diye söze girdi,
“ben rüzgârım,
rüzgârın oğluyum ben,
otları hışırdatır, ağaçları sallarım,
camları şıngırdatır, kapıları çarparım,
akılları, fikirleri havalarda gezdirir,
şapkaları uçururum;
hayalleri dağıtırım, hayalleri,
rüyaları, bazen de gerçekleri…
bulutları çeker getirim canım isterse,
yağmur bulutlarını çölün üstüne.
kum tepelerini alıp götürürüm.
gam dağlarını yürütürüm,
ve kanatlandırırım taşlaşan yürekleri.
yeterince çok istesem,
yeterince erken kalksam,
yeterince diplerden, derinlerden
toplasam soluğumu
taşları uçurabilirim millerce ötelere,
uçurabilirim, evet, uçurabilirim ama
nereye, hangi yufka yüreğe indireyim,
bunu bilemeyebilirim,
bilsem de, kıyamayabilirim
tuz buz edeceğim sırça saraylara o yürekte.”
13 Kasım 2010