O gün, öğleden sonra, ne bir kuğunun
Ne tarlakuşunun, ne ekin kargasının
Sesi işitildi, şairin odasından;
Akşamüstü güneş, pencere camlarını yine
Göğün yanaklarına benzeterek batarken,
Oğulları, kızları, okurları doluştular odaya;
O sırada, göğün taraçasında, – yakmadan önce
Yaldızlı kandillerin tozunu alan, onları silip parlatan
İki melekten biri, öyle durup dururken ötekine,
“Haydaaa! Yine büyük iş çıktı al işte bize!
Yeniden silinip süpürülecek şimdi,” diye yakındı,
“Yeniden dizilip koşulacak yer gök al baştan.”
Öteki, “Hayırdır, ne oldu ki!” diye telaşla sordu,
“Yine nereden esti bu afra tafra sana?
Yoksa yine bir şair mi değişti dünyasını?”
1 şubat 2013
ŞAİRİN ÖLÜMÜ ( II )
Kristal bir kadehle yaklaşan meleğe,
“Ne buz, ne limon isterim,” dedi,
Öyle, olduğu gibi verin, içeyim.”
Melekse, kadehi uzatırken,
“Korkma, tam senin zevkine göre,”
Diye güvence verdi şaire,
“Tanrı bağışı olarak gönlüne inen
Küçük, ama kusursuz bir şiir gibi,
İçene, ölüm kaygısını sonsuza kadar
unutturacak cinsten.”
17 Mart 2013
‘Dağın Öteki Yüzü’ Kitabı