Ana SayfaYazarlarBir anlaşmadan geriye kalanlar...

Bir anlaşmadan geriye kalanlar…

 

Bu yaşadıklarımıza bir ad vermem gerekirse ‘ışık hızını bile geçen zamanlardan geçen çağ’ derdim. Hani bir söz vardı ya; “Hepimiz yalancıyız; bugünün doğruları, yarının yalanlarıdır” diye… Bunu şöyle değiştirmeli, ‘sabahın doğruları, öğleden sonralarının yalanlarıdır’…

 

Çok ani bir barış oldu , henüz hazır değildik buna. Bankalardan kredi alıp bedelli askerliğimizi sağlama aldıktan sonra elimizdeki akıllı telefonlarla her şeyi dümdüz ediyorduk ki anlaşma sağlandı haberi geldi.  Oysa daha asker selamını bile tam öğrenememiştik. Zaten bu savaşta biz haklıydık ki, haksız olduğumuz durumlarda bile kayıtsız şartsız, birinci madde geçerliydi: Biz her koşulda haklıydık. Dünya bize bu operasyonda karşı olmuş kimin umuru. Ha bir de bir Türk dünyaya bedeldir sözü var ki; İnanmayacaksınız ama ben bunu kendi üzerimde çok denedim. Çocukken dünya haritasının karşısına geçer, kendi ‘Türklük’ gücümü, o küre mi ben mi güçlüyüm diye test ederdim. Bu testtin hiçbir zaman galibi olmadı kendimce… Ben varsam zaten dünya vardı, ben olmasam yine dünya olacaktı. Fakat ben bilmeyecektim, deyip bunu test etmekten vazgeçtim. Ben vazgeçtim vazgeçmesine de, bu ülkeyi yöneten bilgisinden haklılığından ve kerametinden kuşku duyulmayan adamlar test etmeye devam ediyor. Test etmekle kalmayıp, bir de koca ülkeye bunun doğru olduğunu inandırmaya çalışıyorlar…

 

Az önce bir televizyon kanalında kendisine gazeteci diyen ama iktidardan çok iktidarı savunan bir konuşmacı aynen şunu söyledi: Amerikan tarihinin en üst düzey yöneticileri bizimle anlaşmak için ülkemize geldi. Bundan daha büyük başarı mı olur. Bunu gözlerim gördü, kulaklarım duydu. Yani bütün bu savaş, insanların yerinden, yurdundan edilmesi Amerikalıların koca adamlarının ülkemize gelmesi için miydi? Hani biz dünyaya bedeldik. Onlar ters yolda giderken biz doğruyduk.

 

Barış Pınarı Operasyonu sırasında savaşa karşı olmak bunun haksızlığını anlatmak vatana hıyanetle eş değer tutuluyordu ya; ben ‘hain’ olmama adına savaşın diyorum. Nasıl olsa tuzum kuru bedelli olmasa da askerliğimi yaptım. Elimde akıllı telefonum bile var. Gerekirse asker selamı çakarım. Sekiz ay süreyle asker selamı çakmışlığım vardır. Kafamda bu operasyonla ilgili cehennemde yaşama pahasında deli sorular dolaşıyor. Yani aslında köprüden önce son çıkış gibi tımarhaneye son çıkış halinde görüyorum kendimi ve ülkeyi…Gerçekten her şeyin ters yüz edildiği- edilebildiği bir ülkede akıl sağlığını korumak zor. Dün savaştık bugün koca abiler geldi, barıştık. Eğlenceli değil mi? Aslında öyle, eğer insanlar ölmese, yerlerinden yurtlarından edilmese, bir oyun olsa hani  Shakespeare amcanın bir zamanlar dediği gibi: Dünya bir sahne…

 

Bu ülkede yaşamasak, yukardan baksak olan bitene gerçekten eğlenceli olurdu. Mesela ben o televizyona çıkan abi gibi kafaya sahip olsam. Bu operasyon sayesinde Amerika'nın ennnn üst düzey yetkilileri bizimle anlaşmaya geldi desem. Buna inansam ve karşımdakinin inanmasını beklesem…

 

Ha bir de bütün aşağılık komplekslerimle emperyalizme karşı olduğumu söylesem. O marşı söyledikleri için, bu ülkede ağır bedeller ödeyen, dayak yiyen, hapishanelere atılan, öldürülen, hatta idam edilen insanların olduğunu unutarak. Cumhurbaşkanının konuşma yaptığı salonda; "Gündoğdu hep uyandık, siperlere dayandık, bağımsızlık uğruna, al kanlara boyandık" marşının sözlerini değiştirerek 'yeni üretilmiş gibi' hiçbir korku yaşamadan ve bedel ödemeden söylesem, bu ülkenin muteber vatandaşı olur muydum acaba?  Muteber,muteberiz, muteberler… Diye gider bu hikaye.             

- Advertisment -