1. Türkiye’yi seçimden sonra nasıl bir iktidar bekliyor? Acaba AKP tek başına iktidarını koruyabilecek mi, yoksa bir koalisyon hükümeti mi kurulacak?
2. HDP barajı aşıp parlamentoya girebilecek mi? Bu iki soruya yanıtlarımı şöyle özetleyebilirim:
Tek parti mi, koalisyon mu?
1. Evet, etrafta çok sayıda koalisyon formülü dolaşıyor. Kimi AKP ve CHP’den oluşan “Büyük Koalisyon”dan dem vuruyor, kimi de CHP, MHP ve HDP’yi bir araya getirecek AKP karşıtı bir koalisyonun hayalini kuruyor. Ama ben Türkiye’nin 8 Haziran’a da tek parti hükümeti ile gireceğini düşünüyorum.
HDP barajı aşsa da bence AKP iktidarını koruyabilecek bir çoğunluğa erişir. Ama HDP’nin barajın altında veya üstünde kalması, AKP’nin parlamentodaki çoğunluğunun niteliğini etkiler. Eğer HDP barajı geçerse AKP’nin Meclis’te “gücü sınırlı ve kırılgan bir çoğunluğu” olur. Buna mukabil HDP baraja takılırsa, bu takdirde AKP Meclis’te “güçlü ve rahat bir çoğunluk” elde eder.
Bıçak sırtında HDP
2. 7 Mart ile 25 Mayıs arasında farklı şirketlerce yapılan 34 kamuoyu araştırmasına baktım. Bunlardan 17’si HDP’yi barajın üstünde, 17’si de altında gösteriyor. Yani HDP için bıçak sırtı bir durum var, barajı geçebilir de, geçmeyebilir de. Dolayısıyla HDP bakımından barajın altı da, üstü de bir sürpriz sayılmaz.
Kanımca HDP’nin kaderini seçime katılım oranı belirler. Katılım oranı düştükçe HDP’nin barajı aşması ihtimali büyür, katılım oranı yükseldikçe de HDP’nin barajı geçme ihtimali küçülür. Daha somut söylemek gerekirse; % 75-80 aralığındaki bir katılım HDP’ye Meclis’in kapısını açar. Ancak % 85 ve üzerinde gerçekleşen bir katılımda ise HDP’nin parlamentoya girmesi güçleşir.
Baraj altı felaket senaryosu
Seçim kampanyaları başladığından beri HDP’nin barajın üstünde veya altında kalmasına bağlı olarak iki tür felaket senaryosuna muhatap oluyoruz. Kimileri, HDP barajı geçmediği takdirde kıyametin kopacağını söylüyorlar. PKK’nin tekrar silaha başvuracağını, PKK ve HDP’nin fiili olarak özerk bir yönetim kuracağını, sokakları şiddetin esir alacağını belirtiyorlar.
Bunlara katılmıyorum. Bana göre HDP baraj altında kalırsa, ilk bakılması gereken nokta, HDP’nin ne kadar oy aldığı ve hangi oran ile seçimi tamamladığıdır. Eğer HDP % 8 ve altında bir oy alırsa, bu büyük bir düş kırıklığı anlamına gelir ve asıl fırtına HDP içinde kopar. HDP’nin söylemi, seçim stratejisi, tercihleri ve ittifakları sıkı bir sorgulamaya tabi tutulur. Yönetim katında tasfiyeler yaşanır, partide yeni bir ekibin dümene geçmesi gündeme gelir.
% 9 ve üzerindeki bir oyla baraj altında kalındığında ise bazı problemlerin yaşanması beklenebilir. İlk etapta bazı duygusal tepkiler verilebilir ama sular kısa sürede durulur. Çünkü, HDP siyaset yapmak için sadece parlamentoya mahkum değil. Siyasetini yürütebileceği başka mecralar da var. Mesela HDP, 100’den fazla belediyede (ki bunların üçü büyükşehir, sekizi şehir belediyeleridir) yönetimi elinde tutuyor. Yerel iktidar, HDP’ye siyaset üretimi için fırsat yarattığı gibi aynı zamanda önemli sorumluluk da yüklüyor.
Ayrıca yakıp yıkmanın ve vurup kırmanın kimseye bir faydası dokunmaz. Aksine böyle bir tavır, Kürtleri karşı karşıya getirir, Kürtlere ve HDP’ye zarar verir. Ortalığı cehenneme çevirecek bir politika gayri-meşru addedilir ve sürdürülemez. Herkes gibi HDP de bunun ayırdındadır.
Baraj üstü felaket senaryosu
“HDP’nin barajı aşmaması felaket olur” diyenlere karşılık bir de “HDP’nin barajı aşması felaket getirir” diyenler var. AKP yöneticilerinden, milletvekillerinden, milletvekili adaylarından ve iktidara yakın medyanın birçok yazarından oluşan bir grup, HDP’nin barajı geçip parlamentoya girmesini Türkiye’nin başına gelebilecek en kötü olay olarak değerlendiriyor.
Bir zamanlar müesses nizamın temsilcileri AKP’yi “Amerikan projesi”, Erdoğan’ı da “Sam Amca’dan icazetli” olarak sunuyorlardı. Şimdi de AKP ve çevresi, kendilerine yapılana benzer bir şekilde HDP ve Demirtaş’a “üst aklın projesi” diyorlar. Ciddi ciddi bir Amerika’yı ziyaret ettikten sonra Demirtaş’ın partisinin yörüngesini değiştirdiğini yazıyorlar. HDP barajı aştığında Öcalan’ın misyonunun ve rolünün azalacağını, çözüm sürecinin biteceğini belirtiyorlar. Parlamentodaki bir HDP’yi yeni anayasa yapılmasının önündeki en büyük engel olarak takdim ediyorlar. Hatta bazıları HDP’nin baraj altında kalmasının demokrasi için çok iyi olacağını iddia etmeye kadar işi vardırıyorlar.
Elbette bu düşüncelerini hiçbirini paylaşmıyorum. Tam aksi kanıdayım. Bana göre, HDP barajı aştığında, siyaset güç kazanır ve PKK’nin tekrardan silahlı mücadeleye dönme olasılığı ortadan kalkar, silah devreden çıkar. Sürecin taraflarından biri olan HDP’nin demokratik tabanının genişlemesi süreci kuvvetlendirir. Siyasi tavırlar yumuşar. Temsiliyet sorunu oluşmaz, yeni anayasanın meşruiyeti tartışma konusu olmayan bir Meclis’te yapılma şansı doğar. İslamcılardan sonra Kürtlerin de siyasetin merkezine yerleşmesiyle siyasi nabız daha normal atmaya başlar. Bu itibarla HDP’nin barajı aşması, hem çözüm sürecinin, hem de Türkiye demokrasisinin tahkimine katkı sağlar.
Önümüzdeki seçimlere bakmak
Seçim, dünyanın sonu değil. Bir seçim yapılır, biter, ardından bir başka seçim gelir. HDP’nin barajın altında kalması da, barajın üstüne çıkması da felaket değil. Korku tacirlerine prim vermemek, felaket tellallarına kulak asmamak gerekir. Netice ne şekilde tecelli ederse etsin hayat da, siyaset de devam eder. Galip gelen sevinir, mağlup olan üzülür, ama eninde sonunda herkes önümüzdeki seçimlere bakar, bakmak zorunda kalır. Zaten demokrasilerde başka bir çıkış yolu ve çare de yoktur.