Oy kullanma oranı arttığında otomatik olarak kendi istedikleri sonuçların çıkacağını düşünerek, oy kullanmayanları cahillikle suçlayanlar…
“Hafızanızı zeka ile yoğurup iki tutam onur bir tutam vicdan ilave edildikten sonra bir zarfa konup, ülkenin geleceği düşünülerek, namusluca sandığa atılır” diyerek oy atma tarifi verenler…
“Oy kullanmaya giderken beynini de yanında götür” diyerek kendi dışındaki insanları beyinsiz sanıp akıl verenler…
Beyin kullanıldığında kendi beyinleriyle aynı sonucun çıkacağını düşünecek kadar bu yüzyılın biliminden habersiz olanlar…
“Ülkede kriz yok ama keriz çok” diyerek yaptıkları kaba esprilerle kendi dışındaki herkesi keriz sananlar…
Her gün yüz yüze baktıkları, konuştukları, alışveriş yaptıkları, işlerini gördürdükleri insanları sadece kendi doğrultularında düşünmedikleri için aptal ilan ederek bunu oranlarla belirtenler…
Bu oranları Çanakkale Savaşı’nda cepheden kaçanların yüzdeleriyle karşılaştıranlar…
Yersiz, anlamsız ve gerçek olmayan tarihî benzetmeler ve sığ tarih bilgileriyle tarihî şahsiyetleri kendi istekleri doğrultusunda kullananlar…
Kendi dışında herkesin uyuduğunu ima edenler ve onlara iyi uykular dileyenler…
Basit matematik işlemlerini çözmeyi zeka işareti sayıp çözemeyenleri zekadan yoksun sayanlar…
Kendisi gibi düşünmeyen herkesi, oy kullanmayıp tatile çıkanlar dahil, vatan haini ilan edenler…
Sürekli ezberci eğitime karşı çıktıklarını söyleyip “sorgulayan çocuk yetiştirme” edebiyatı yaparken, gördükleri her şeyi sorgulamadan, düşünmeden, araştırmadan etraflarına yayarak, yalanlara ortak, çocuklarına kötü örnek olanlar…
Daha yakışıklı olduğunu düşündükleri başka ülkelerin başbakanlarına bakarak “Bizim ülkemizde neden yakışıklı başbakan yok” diye hayıflananlar…
Yaşadıkları ülkeden sürekli şikayet edip, ağızlarından vatan lafını düşürmeden, kaçacak ülke arayıp, bir türlü bir yere gidemeyenler…
Serbest oyla seçilen bir partinin herkesin kıyafetini değiştirip zorla çarşafa sokacağını düşünerek çarşaf siparişi verip yersiz korkular üretenler…
Tüm hayatlarını ve fikirlerini “ne istedikleri” yerine “ne istemedikleri” üzerine kuranlar…
Yıllardır sadece “Buna vermezsem o gelir” korkusuyla oy verenler…
Sadece istemedikleri parti iktidara gelmesin diye hiç bir ahlak gözetmeden önlerine gelenle işbirliği yapanlar…
Otorite ile hiç bir sorunları olmadığı halde, sadece otorite kendi ellerinde değil diye hazımsızlık çekenler…
“Düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek oy kullananlar…
Yönetmek için oylarını aldıkları insanları kandıran ve yönetmek için hiçbir çaba göstermeyenler…
Halkın isteklerinden bağımsız, kendi uydurdukları kırmızı çizgilerle siyaset yapmaya çalışanlar…
Yaşadıkları ülkede serbestçe yapılan şeyleri yaparken “inadına” sözcüğünü ekleyerek sıradan insan faaliyetlerine anlam yükleyenler…
Son olarak “çobanın oyuyla benim oyum bir olur mu” diyenler…
Bu seçimin kaybedeni, başka şeylerin yanında, bir zihniyettir.
Bu seçimde bir zihniyet bir daha kazanmamak üzere kaybetmiştir.