sokaklardaki öfkeyi
toplayıp İsrail’e götürelim,
İsrail soyunun şu kendini kapattığı
büyük toplama kampına…
dünyanın her yerinden
meydanlardaki öfkeyi,
mabetlerdeki öfkeyi,
mekteplerdeki öfkeyi,
yüreklerdeki ve zihinlerdeki
özgür ve yaratıcı öfkeyi,
özgür ve yaratıcı acıyı,
yaratıcı kederi,
özgür ve yaratıcı düşünceyi,
yaratıcı sanatı,
özgür müziği, özgür şiiri,
özgür ve yaratıcı sinemayı,
özgür ve yaratıcı futbolu hatta,
özgür ve uyandıran medyayı,
özgür, matrak, delidolu
sosyalmedyayı,
özgür ve büyük düşlerle dolu hayatı,
dağlara tırmanmayı seven hayatı,
dağların doruğunda, denizlerin dibinde
dolaşmayı seven hayatı,
kararında aylak, kararında serseri
kararında maceracı hayatı,
arı duru, erdemli ve serazat hayatı…
özgür ve yaratıcı düşleri,
gündüz görülen düşleri,
iş başında, su başında,
ayinde, duada, Tanrı katında
görülen büyük düşleri,
büyük projeleri, çılgın projeleri…
oltayla balık tutarken Boğaz’da, sözgelimi
ya da dalgın, bulanık, ağlamaklı
öyle otururken bir parkta,
eller ensede, gözler uzakta
aklından gittikçe daha yeni, daha parlak
ve daha çağıltılı düşünceler geçiren
yalnız, ama içleri kalbalık,
yalnız ve sevdalı roman kişileri,
film kişileri olur ya, işte onları
ve onların gördüğü rüyaları,
ışığın rengini, sözün tınısını
kalbin atışını değiştiren rüyaları,
hayatı değiştiren rüyaları,
dünyayı değiştiren rüyaları…
ve rüyada erimeyen gerçekleri,
suda erimeyen gerçekleri,
ve gerçeğe doymayan hayalleri
toplayıp Kudüs’e götürelim,
Gazze’ye götürelim,
İsrail’in göğüs hizasına tam,
İsrail’in kulağının dibine,
burnunun ucuna, alnının çatına
ya da şakağına,
öyle tuz eker gibi,
kokmasın, kurtlanmasın diye
siyon aklının derinlerindeki
Nazi yaraları ve implikasyonları
ve gözlerinin içine bakarak
yüreklerinin kıyısına bırakalım
İsrailli analarla çocukların,
sessiz bir sitemle,
öyle, gül diker gibi…
2 Ağustos 2014