Kudüs’e gidelim, Kudüs’e koşalım, ama
yol üzerinde Diyarbekir’e,
Diyarbekir’in ‘analar meydanı’na
uğramayı unutmayalım bence.
orada – oğulları, kızları için,
onlar, sırtlarına sadece ve sadece
kurtarılmış geleceklerini,
ateşten, külden, kinden, öfkeden
ve kuşkusuz ihanetten aklanmış
paklanmış geleceklerini,
Halep’teki, Şam’daki ve yüreklerimizdeki
yıkıntılar arasında dolaşan
öksüzlerin, yetimlerin geleceğini,
hepimizin geleceğini yani,
yüklenip insinler diye dağlardan –
oturup zari zari ağlayan anaları,
şiirin, müziğin, düşüncenin bağrına
ince ince yağan
o köz yağmurlarını,
ve yine Diyarbekir meydanında
feleğin hançeriyle içleri oyulurken
tenhalarda gizli gizli ağlayan
babaları alalım yanımıza.
sonra Roboski’yi çağıralım,
şu, talisizliklerin akıldan çıkmayan örneğini,
kirli oyunların karanlık kulisini,
mazlum Uludereyi, küskün Uludere’yi,
Uludereli aziz anaları, aziz babaları
ve öksüz yavruları alalım yanımıza.
Hama’lı, Humuslu anaları, babaları
Iraklı, Sueriyeli, Gazzeli öksüzleri,
yoksul Kürtleri, yoksul Türkmenleri
ve bin yıldır kaderleri
bizimkiyle aynı vadilerde dolaşan
Ezidi komşularımızı alalım yanımıza
ve yalnızlığın, yoksulluğun,
yersizliğin yurtsuzluğun binbir çeşidine
bizim sesimizi, bizim hikâyemizi katan
halkın şairlerini, halkın aşıklarını,
köyün delilerini almadan çıkmayalım yola…
ETA’lı, İRA’lı, PKK’lı ana-baba evlatlarını hatta,
evet evet onları – dil sürçmesi değil bu asla –
onları da çağıralım son defa,
tırnak makaslarına, yumma bıçaklarına varıncaya
neleri varsa silah namına
toprağa gömüp gelsinler,
yanlarına yalnız yüreklerini,
yol türkülerini, dağ türkülerini,
varsa, dağda tutulmuş günlüklerini
ve Kudüs için – güvercin uçurur gibi
havaya kalkmış yumruklarını
alıp gelsinler!
beraber türkü çığıralım yollarda,
oturup kaçak tütün saralım,
çözümü konuşalım molalarda onlarla,
büyük barışı, ulu barışı,
eve dönüşü, heyamolalarla…
ve daha varmadan Kudüs’e
kafalarımızdaki telörgüleri ve mayınları
temizleyelim yolda mutlaka,
Tanrının koymadığı sınırları aşıp geçelim
türkülerle, laveklerle, dualarla
O’nun ismini ve insanın onurunu
yücelterek arş-ı-âlaya…
yol döşeyelim, yollar döşeyelim
yeryüzünün her şehrinden çıkıp,
yeryüzünün her çölünü geçip,
yeryüzünün her dağını aşıp
döne dolaşa ucu göklere varan
dağ yolları, kır yolları, keçiyolları,
akıl yolları, sanat yolları, irfan yolları,
onurun, erdemin ve özgürlüğün yolları,
eşitliğin ve kardeşliğin yolları,
bütün bir yeryüzü Kudüs oluncaya,
yerden göğe, her yol Kudüs’e varıncaya
ve herkes Filistinli oluncaya kadar…
2 – 4 Ağustos 2014