kitaplarımızı da alalım yanımıza,
ifonelarımızı,
bisikletlerimizi, kaykaylarımızı,
oltalarımızı, uçurtmalarımızı,
ille de ağız armonikalarımızı, çocuklar…
serçeler de katılsınlar intifadaya,
bu benim fikrim,
leylekler de katılsınlar, güvercinler de,
martılar, sakalar, yaban kazları,
kargalar ve fareler,
filler ve karıncalar – bu benim fikrim.
dağları tepeleri aşalım, dediğim gibi,
ve dönüp arkamıza bakalım,
dağlar da katılacak mı intifadaya?
katılacaklar bence, göreceksiniz,
sıra sıra dağlar ve tepeler
ayaklanacaklar, göreceksiniz!
dereler, çaylar, ırmaklar,
gül kokusuyla, yar kokusuyla
ve toplayabildikleri kadar
evlat acısı, yürek sızısıyla
rüzgârlar da katılacak, eminim,
bulutlar ve şimşekler de,
yağmurlar da katılacak, eminim,
hem de coşkuyla, intifadaya.
peygamber bakışlı güneş,
yavuklu gülüşlü dolunay,
ve öteki komşularımız,
öteki yoldaşlarımız,
yıldızlar, yıldızlar, gökler dolusu
hepsi, hepsi Kudüs yolcusu…
sokaklar, meydanlar dolusu aktivist,
yeşiller, kızıllar, siyahîler,
Gandi’nin tuz maratoncuları,
ondört ağustosçular, bir mayısçılar,
Rabia yâranı, Tahrir yâranı…
sahneler dolusu tiyatro sanatçısı,
stadlar dolusu futbol hastası,
kır bayır dolusu baleler, balerinler,
ve sesleri hiç bir göğe sığmayan
yeni nesil opera sanatçıları…
Missisippi’nin pamuk işçileri,
Çin’in pirinç işçileri,
hayatı Ganj nehrinin sularıyla yoğurup
yoksullara toprak dam,
yoksul tanrılarına tapınak yapan
yoksul duvar ustaları,
Tagor’un meslektaşları,
toprağı dil gibi kullanan Harijantlar
ve onların arasında 179 yaşında bir pirifani,
“çocukluğum bitmek bilmedi bir türlü
çocuklara bölündü,
gençliğim irili ufaklı sevdalara,
adamlığımsa demleniyor
mahzeninde şiirin ve hikmetin.” diyen
ve ölümü dağın öteki tarafında,
taa Napolyon’un Elbe adasına sürüldüğü
günlerde bekletmesini bilen
ve böylece iki asra dayanan hayatıyla
gines rekorlar kitabını silip süpüren Hintli…
söylesek o da gelir, o da gelir, eminim,
dünyanın bütün öksüzleri,
bütün yetimleri gibi o da artık Filistinli,
o da artık Gazzeli çünkü.
bizim mahallenin çocukları
ve onların Kur’an hocaları,
gitar hocaları, futbol koçları,
torunum Mehmet Eren’le benim
Kuleli’deki balıkçı dostlarımız
ve Boğazın lacivert suları
ve o sularda altı yüz yıldır
kıyılardan ve kayıklardan
Türkçe şiirler dinleyen
lüferler, levrekler, kefallar,
kolyozlar, zarganalar ve kaya balıkları,
Tanrı’nın Boğaz’ın sularına yazdığı
o masmavi ve kusursuz şiirin
bütün harfleri ve sözcükleri…
hepsi, hoplaya, zıplaya peşimizden
Kudüs’e gelecekler, eminim!
ve marşlarımız, türkülerimiz
tekbirlerimiz Kudüs yolunda
kulaklarının zarını patlatacak
Wall Street’de para babalarının
ve dünyanın her yerinde
lahımlardan kan emen silah tüccarlarının.
2 – 5 Ağustos 2014