Hikâye bu ya; Rizeliler bir gün Çin’e mektup yazıp savaş ilan eder. Bir süre sonra Çin’den cevap gelir, “İlanınızı kabul ediyoruz, sizinle savaşacağız…” Ahali dışarıda savaş naraları atarken, Rizeli heyet bir odaya toplanarak Çin’le yapacakları savaşı masaya yatırır. Saatler geçtiği halde heyet odadan çıkmayınca sabırsızlanan ahaliden biri toplantı odasını basarak “Hani savaşacaktuk, yoksa korktunuz mi?” diye bağırınca, heyetten biri cevap verir. “Ne korkmasi, bu kadar Çinliyi nereye gömeceğuk, oni tartişiyiriuk…”
Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur Türklerine uyguladığı baskılarla ilgili ortaya atılan iddiaların ne kadar gerçeği yansıttığı pek bilinmese de, Türkiye’de trajikomik olaylara neden oldu. Çin lokantasının basılmasından tutun, uzun yıllar önce ölen Mao’nun kuklasının ‘idam’ edilmesine kadar vardı iş. En nihayetinde memlekette Çinli avına çıkan milliyetçiler, Sultanahmet Meydanı’nda Koreli turistleri kovalayıp dövmeye kadar işi vardırdılar. Koreli turistlere saldırmak bir yana “Çin Devleti’nin yaptığı uygulamanın herhangi bir Çinliyle hele ülkemize konuk olan bir turistle ne alakası var?” sorusunu dahi sormayan bir akıl tutulmasının yaşandığı ‘acıklı’ tepkiye MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin verdiği, “Bunlar genç çocuklar. Birisi sürükler, bunlar da arkasından gidebilir. Hem Koreli ile Çinliyi ayırt edecek özellik nedir? Çekik göz… Baktı ki ikisi de çekik göz… Fark eder mi efendim?” cevabı faşizmin ne kadar sıradan bir olgu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Daha bir hafta öncesinde Meclis Başkanlığı seçiminde partisiyle birlikte aldığı tavırdan dolayı soldan, sağdan, ortadan ‘faşizan’ bir dille linç edilen Bahçeli’nin Koreli turistlere yapılan vahim saldırıyı esprili cümlelerle geçiştirmesi milliyetçi duyarlılıkla açıklanamaz. Açıklansa açıklansa faşizmi toplum olarak ne kadar içselleştirdiğimizle açıklanabilir.
Bir de kendini solcu, demokrat, ilerici ve özgürlükçü görenlerin kendilerinden olmayanlara uyguladıkları faşizm var ki bunu MEB müfredatı bile açıklayamaz. Kendilerini eğitimli ve kültürlü gören bu kesim, aslında toplumun en cahil kesimini oluşturuyor. Kendi değerlerinin dışında kalan her türlü değeri, altta ve ‘eğitimle düzeltilmesi gerekenler’ olarak gören bu ‘modern aydınların’ cehaleti ve gözü kapalılığını eğitim bile çözemez.
Kendini modern ve ilerici olarak gören bir tanıdığımın Facebook hesabına yazdığı ve epey bir beğeni ve takdir topladığı yazı, bunun en iyi örneklerinden biri olduğu için buraya alıyorum. Bunlardan çoğunu aslında çevrenizde, orada burada siz de duyuyorsunuz. Tanıdığım şöyle yazmış kendine hakaret ettiklerini iddia ettiği kişilere karşı: “AKP ile ilgili bir paylaşım yaptığımda bana gelen son derece nezih ve kaliteli küfür ve hakaretlerden anladığım şudur: Bu ülkenin çoğunluğunu meydana getiren cahil ve yobaz sürüsü kara kalabalığın, okumuş yazmış ve göreceli olarak daha iyi yaşayan insanlara karşı müthiş bir kini var. Fikir ve vicdanları olmadığı gibi, akılları da eksik. Kendi sürüngen hayatlarının sebebi olarak bizleri görüyorlar. Bizim mücadelemizin asıl sebebinin onlar için olduğunun farkında bile değiller. Kendilerinden biri yarım pabucuyla gelip, hasbelkader oralara tırmandığı için onunla özdeşleşip ülkeyi kendilerinin yönettiğini sanıyorlar. En sık duyduğum argüman ‘çatla, patla sizi biz idare ediyoruz’ onlara şunu demek isterim: A be hooooşttt, siz önce ayağınıza don alın ondan sonra belki bizi idare edersiniz.”
Baştan sona üstenci, kibirli ve aşağılayıcı bir dille hakaret ettiklerini ‘kurtarmak’ için mücadele verdiğini söyleyen bu arkadaşa niye hakaret ediliyor onu anlayabilmiş değilim. Zaten böyle bir anlayışla insan olmanın erdemlerinden yoksun olarak her türlü hakareti aslında kendine yapıyor. Bu erdemsizliklerle ‘modern bir insan’ olarak yaşamanın kendi mahallesinde karşılığı var elbette. Bu konforu faşizmin en sıradan haliyle yaşamasına/yaşatmasına kim ne karışır bir de ne yaptıklarının farkına varabilseler…
Toprağa sahip çıkmak
Artvin Cerattepe’de altın aramak isteyen maden şirketine karşı haftalardır direnen köylüler, şirkete geri adım attırmayı başardı. Haftanın en güzel haberi bu olmalı. Maden şirketi köylülerin direnişi üzerine şimdilik geri adım attı. Şimdilik diyorum çünkü; işin içinde rant olduğu için bu olay burada bitmez. Yine gelirler. Toprağın üstünün altında çok daha değerli olduğuna inanan biri olarak bu habere çok sevindim. Toprağını, insanını savunmak böyle olur, yoldan geçen çekik gözlü insanlara saldırarak değil. Beyinlere gidecek oksijen de işte rant için kesilmek istenen ağaçlarda saklı. Onları koruyarak, trajikomik olayları engelleyecek beynimize giden oksijeni de almış oluruz böylece…