Şüphesiz bu seçimlerin tartışmasız galibi CHP ve onun oligarşi tarafından atanan Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Son yerel seçimlerde “Türkiye’nin birleştirici gücü CHP” sloganıyla giren partisinin bazı illerde yüzde birin altında oy almasını sorgulamadan “Cumhurbaşkanı sivil olmalı” diye bir kavram ortaya atan Kılıçdaroğlu’nu “kaset” darbesiyle partinin başına atayan oligarşi ne kadar övünse azdır. Azdır ki böyle bir kavramı değil Türkiye’de, uzayda kara delikte arasanız bulamazsınız. Şimdi ayıkla çakıllardaki pirinçleri…1980 darbesinin en önemli gerekçelerinden birisi cumhurbaşkanının meclis tarafından bir türlü seçilememesiydi. Görev süresi sona eren Eski Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün yerine partiler ortak bir aday bulamamışlar, Meclis’teki bilmem kaçıncı turlardan Zeki Müren’e, Bülent Ersoy’a oylar çıkıyordu ki bence en sivil oylar da işte bu oylardı. Bizim Cumhuriyet geleneğine göre Çankaya’ya çıkacak kişinin önceden apolet takması gerekti. Bu geleneği Turgut Özal yıktığında koparılan gürültüyü bir hatırlayın.Kılıçdaroğlu da “sivil cumhurbaşkanı istiyoruz derken” apoletli birini kastettiğinden eminim. Olmadı, üst düzey bir bürokrat. Sivillikten anladığı bu sanırım. Partili olmayan biri. Bu açıdan bakınca kendisi de sivil sayılmaz. Olaylara ve gelişen dünyaya bu kadar arkaik bakan bir liderin bütün kutsal ittifaklara hele ki arkadaş ortamlarında “Oyumu Sırrı’ya vereceğim” diyenlerin gözyaşları içinde gizlice Sarıgül’e oy atmasına karşın bu yüzdede kalmasının başka bir izahı olmaz. AKP nefretinin oluşturduğu karşıtlık üzerinden atılacak oyun değeri de ancak “AKP’nin burnu sürtsün ama CHP de iktidara gelmesin” diyenlerin verdiği oy kadar olur.Biz gelelim “sivil cumhurbaşkanı’’ sözüne. 1980 öncesi yaşanan gerilim sırasında aramızda yaptığımız geyik; “Cumhurbaşkanı hiçbir şey yapmaz, Çankaya’da oturur” olmuştu. Devleti temsiliyet değeri vardı bu makamın. O nedenle makam askerler tarafından ambargo altına alınmıştı. Devleti onlar kurmuşlardı, elbette onlar temsil edeceklerdi. Özal ve Demirel’den sonra hiçbir özelliği olmayan silik bir cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’in bu makama getirilmesi işte devlete egemen olan bu bürokrat anlayışıdır.Kendisi de bürokrat olan ve CHP’nin başına liderlik özellikleri ile değil atamayla getirilen Kılıçdaroğlu, bu anlayışı sürdürmek istiyor. Kendi geldiği noktadan bakacak olursak haklılık payı da olabilir. Atamayla gelen biri olan Kılıçdaroğlu’na, devletin başına halk tarafından cumhurbaşkanı seçileceğini birileri anlatsın. Algılamada güçlük çekiyor olabilir. Seçim yenilgilerinden sonra zafer kazanmış bir komutan edasıyla “sivil cumhurbaşkanı istiyoruz” diyen bir partinin genel başkanını normal bir ülkede doktor kontrolüne alırlardı ama Allah’tan biz normal değiliz ve ciddiye alıyoruz.Etrafta Kılıçdaroğlu’nun tarifine uyan birini de buldum. Muhasebeciler Odası’na kayıtlı olmasının dışında hiçbir yere üye olmayan Mustafa Abi, ki kendisine “baba” deriz, benim sivil cumhurbaşkanı adayımdır. Evden işe işten eve ve kahveye uğrayan Mustafa Baba’nın, oyun oynarken sürekli küfür etmesinin dışında pek bir kötü alışkanlığı da yoktur. King ve batakta çok kötü olan, okey de idare eden “baba” akşamları eve gitmeden fıstıkla iki bira içer. Bu sırada fıstığına dokunmayın çok pis küfür eder. Son seçimde oyunu CHP’ye verdi. Sayın Kılıçdaroğlu, Muhasebeci Mustafa Baba’yı aday olarak açıklasın derim ben. Daha iyisini bulamaz…
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik