Günümüz Türkiye’sinin bürokrasisini, siyasi ortamını taşıyan kadroların 68 ve 80 kuşağından olduğunu söylemek yanlış olmaz. Dindar kesimin entelektüel birikiminin oluştuğu ve dışa vurulduğu dergilere göz atmak, gündeme alınan konulara, dünyada ve Türkiye’de olup bitenleri değerlendirme biçimlerine, önceliklerin değişimine vakıf olmak çok önemli. Çünkü kuşaklar arasında köprüler kurmayı sağlayacak akışkanlıkların çeşitlenmesine ihtiyacımız var. Binlerce okuyucunun evinde arşivlenmiş, kitaplıkların arkalarında gerilerinde tozlanmaya terk edilmiş dergiler, fikirlere ve icraatlara zemin oluşturma yönüyle şimdiki zamanın aynası. İlmi Etütler Derneği’nin başlattığı İslamcı Dergiler Projesi büyük bir emekçi ordusunu harekete geçirerek geniş bir arşiv oluşturmayı başardı. Derneğin yönetim kurulu başkanı Lütfi Sunar’ın dediği gibi bugünü anlamak ve geleceği inşa edebilmek için geçmişin hatası ve sevabıyla gözler önüne serilmesi ve iki yöne doğru da evrensel bir bakışla bakılması gerekmekte.
***
Yönetimden sevgili Büşra Bulut’un dergiler için evimizi ziyaretiyle şahsen de tanık olduğum çaba, proje kapsamına giren dergilerin kütüphanelerden, şahsî koleksiyonlardan, sahaflardan titizlikle toplanması gibi külfetli bir girişim gerçekten takdire şayan. Beşyüze yakın derginin otuz bin sayısının profesyonel bir ekip tarafından dijitalleştirilip araştırmacıların, gençlerin okumasına açılması araştırmacılar için de yeni bir alan açtı. Bu birikimle buluşulmasını sağlamak üzere düzenlenen sempozyumlar, gerçekleşen yayınlar ve erişimi son derece kolay sözlü tarih çalışmaları da ayrı bir hazine. İslamcı düşüncenin gelişiminin ve üretiminin gözler önüne serilmesi yeni kuşaklara ileriyi görmede sağlam bir zemin hazırlayacaktır. Mesela bu dergilerde zalime ve mazluma kimliğini sormayan adaletli yaklaşımın izlerini ve İslami düşüncenin temellendirilme biçimlerini de görmek mümkün, kadına yönelik yetersiz örseleyici ve ufuksuz bakışın kökenini de.
İlem kitaplığından çıkan 1960-1980 Arası İslamcı Dergiler başlıklı derleme eserde birçok dergi derinlemesine ele alınıp analiz edilmiş. Bu dergilerin tarihi kökenine inince karşımıza bir ilk olarak II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra çıkmaya başlayan Sırat-ı müstakim dergisi çıkıyor. Editörlüğünü Eşref Edip’in yaptığı, baş yazarı Mehmet Akif olan dergi, ‘ancak derdi olan dergi çıkarır’ fikrinin somut hali sanki. Ta ki 1925’te Takrir-i Sükûn yasası gereği kapatılana kadar. Sonra bildiğimiz gibi Sebiliürreşad adıyla devam etmiş. O dönemde sadece İslamcılık değil Türkçülük ve Batıcılık ta dergiler yoluyla kendini ifade etme imkanı bulmuştu. Gündemlerine baktığımızda birçoğunun on yıllarca tekrarlandığını görebiliyoruz; İslamın ilerlemeye mani olup olmadığı, Batının ahlakını almadan ilim ve tekniğinden nasıl yararlanmak gerektiği, Batıdaki gelişmelerin İslam medeniyetinin tabii bir sonucu oluşu gibi meseleler etrafında tartışmalar, sorular ve cevaplar. Sonra kadın meselesi, hilafet, saltanat, terakki, ittihad-islam, milliyet, ulus devlet, mektep medrese okul, modernlik, edebiyat ve sanatın işlevi, İslamın vaat ettikleri, seküler ahlak mümkün mü gibi nice mevzu. İslami birikimi ve temel akideyi yeni nesillere aktarmak için de sayısız dergi yayınlandı. Cemaatlerin tarikatların yayınladığı dergilerin yanı sıra, daha ince bir dille İslamın temel düsturlarının, estetiğin iyinin ve doğrunun müdafaası diyebileceğimiz İslamcı edebiyat dergilerini de göz ardı etmemek gerekir. Edebiyat, Diriliş, Hareket, Büyük Doğu, Mavera gibi yayınlar iç siyasetin,felsefenin, dünyada olup bitenlerin edebiyatın idrakine söyletildiği yerler bir bakıma. Günümüz edebiyat dergileri de büyük gayret içinde, onlar hakkında da geniş analizlere ihtiyacımız var.
***
İLEM yayıncısı, yazarları ve sahibi kadınlardan oluşan Şükûfezar(1886) dergisinden başlayıp Kadınlar Dünyası ve Hanımlara Mahsus Gazete gibi yayınlarla yoluna devam eden bir çizginin derlenmesi ve analizini de ele alsa keşke. Kadın Eserleri Kütüphanesi bu konuda kıymetli bir hazine. Kadın meselesinde zihinlerin belli çıkmazlarda bloke edilmesinin önüne bir nebze geçilebilir belki. Yüzelli sene önce konuşulup cevaplanmış soruların zamanı kavrayamadan hala gündem yapılması çabası genç kuşaklarda derin yara açıyor çünkü.
Sonuç olarak İLEM’in emeği son derece kıymetli. Ortak bir tahayyül ve tefekkürden uzaklaşmanın yol açacağı kopuşların derinleşmemesi için geçmişin sağlıklı bir şekilde algılanmasına hizmet ediyorlar.