Bu yazımda sözünü edeceğim siyasetçi terör örgütü ETA ile organik bağı nedeniyle 2003’de Yüksek Mahkeme tarafından yasa dışı ilan edilen Herri Batasuna ve türevlerinin (Batasuna ve Euskal Herritarrok) sözcüsü Arnaldo Otegi Mondragon. 1958 Elgoibar doğumlu Arnaldo Otegi üniversiteyi bitirdikten sonra ETA’lardan Marksist ağırlıklı siyasi-askeri (Pm) olanına giriyor. Örgüt adına bir benzin istasyonunun yakılması, silahlı araba soygunları ve Savunma Bakanlığı’nın San Sebastian merkezine saldırı gibi terör eylemlerine katıldığı için 1977’de Fransa’ya kaçıyor. Ama o dönemde diğer ETA militanları (etarra) gibi, sık, sık sınırı gizlice geçerek İspanya’daki terör eylemlerinde rol alıyor. Bunlardan en dikkat çekenleri, dönemin iktidar partisi (UCD) milletvekili Gabriel Ciscernos’a yönelik suikast girişimi ve Michelin’in Vitoria direktörü Luis Abaitua’nın kaçırılarak on gün rehin tutulması.
Arnaldo’yu daha sonra ETA pm’nin kendisini fesheden ve siyasi partiye (Euskadiko Ezkerra) dönüşen kesiminde değil, silahlı “milikis” grubunda, ardından 1984’de terörü sürdüren askeri ETA içinde görüyoruz. Üç yıl sonra Fransa’da yakalan Arnaldo Otegi, Fransa ile artık AB üyesi olan İspanya arasında terörle mücadele alanında başlayan işbirliği çerçevesinde idari yollardan İspanyol güvenlik güçlerine teslim ediliyor. İspanya’da yargılanan Arnaldo Otegi, Abaitua’nın kaçırılması davasında 6 yıl hapis cezasına mahkûm oluyor ve 1993 yılına kadar cezaevinde kalıyor.
Cezaevinden özerk parlamentoya
Tahliye olmasından sonra Otegi’yi 23 Şubat 1994’ta yapılan özerk parlamento seçimlerinde ETA’nın siyasi kolu Herri Batasuna’nın (HB) Gipuzkoa adayları arasında 6. sırada görüyoruz. HB, Arnaldo’nun önüne ETA’nın Donasti komandosu mensubu olarak beş ay önce tutuklanan ve yargılanmakta olan Begoña Arrondo’yu koyarak seçtiriyor ve kendisini ayrıca parlamento grubunun sözcüsü yapıyor. Ama Bayan Arrondo 1995’te 6 yıl hapis cezasına mahkûm olunca, sandalyesini kaybediyor, yerine Arnaldo Otegi geçiyor.
Otegi’nin siyasetçi olarak şansı 1996 genel seçimlerine giderken açılıyor. HB siyasi parti olarak televizyonda kendisi için ayrılan 20 dakikalık propaganda kuşağında “Demokratik alternatif” adını verdiği bir kaset yayınlıyor. Bu kasette, ETA’nın amblemi altında oturmuş, silahları önlerindeki masanın üstünde, yüzleri maskeli üç etarra görülüyor. ETA militanları, terör örgütünün Bask sorununun çözümü için genel af çıkarılmasını ve Bask halkına kendi geleceğini belirleme hakkının tanınmasını öngören görüşlerini açıklıyor. İfade özgürlüğünün ince sınırlarından birini oluşturan “terör örgütü ile ilinti” nedeniyle ve “düşüncelerin silahlı militanların görüntüleri eşliğinde sunulduğu” gerekçesiyle kasetin yayınlanması yasaklanıyor ve toplattırılması kararlaştırılıyor.
Toplattırma kararını uygulamadığı gibi videokasetin bir örneğini Kral Juan Carlos’a gönderen HB’nin mahkemeyle dalga geçen uzlaşmaz tutumu ve sonunda 23 kişilik Başkanlık Divanı’na dava açılması ayrı bir yazının konusunu oluşturacak kadar kapsamlı aslında. Ayrıntıya girmeden özetle belirtmek gerekirse, bu davada Başkanlık Divanı’nın bütün üyeleri tutuklu yargılanıyor ve Arnaldo Otegi oluşturulması zorunlu hale gelen yeni Divan’a seçiliyor.
Arnaldo Otegi, HB Başkanlık Divanı davasının sürüyor olması nedeniyle Euskal Herritarrok (EH) adını alan partinin ETA ile birlikte 1998 Eylülünde başlattığı barış sürecinde önemli bir rol oynuyor. EH, barışın oya sunulması anlamına geleceğini düşünerek 25 Ekim 1998’te gittiği erken seçimlerden, beklediği gibi, oylarını arttırarak çıkıyor ve özerk parlamentoda üçüncü parti konumuna yükseliyor. Bizim Çözüm Süreci’miz gibi ETA’nın toparlanmak ve güçlenmek amacıyla kullandığı bu barış süreci (Lizarra süreci) de ayrı bir yazı konusu olacak kadar kapsamlı kuşkusuz. ETA 2001’de yeniden şiddete dönüyor, Arnaldo Otegi ise bu defa Batasuna adını alan partinin sözcülüğüne getiriliyor.
İfade özgürlüğünün sınırlarında dolaşan siyasetçi
Siyaset sahnesine çıkmadan önce şiddet ve terörle ilgili eylemlerden ötürü yargılanmış olan Arnaldo Otegi 2000 yılından başlayarak ifade özgürlüğünün sınırlarından birini oluşturan “teröre övgü” (apología) ve terörizmin yüceltilmesi” (enaltecimiento) iddiasıyla yargılanmaya başlıyor. 2000 yılında bomba yüklü bir arabayı aktive ederken meydana gelen patlama sonucu ölen dört etarraya övgüde bulunduğu gerekçesiyle hakkında dava açılıyor. 2005 yılında yine bir ETA militanının (Olaia Castresana) cenaze töreninde yaptığı konuşma nedeniyle “teröre övgü” gerekçesiyle yargılanıyor. Aynı yıl hakkında “terör örgütüne üyelik” nedeniyle dava açılıyor ve Otegi cezaevine girmemek için 400 bin avro kefalet ödemek zorunda kalıyor.
2005 yılında Arnaldo Otegi’nin başı, ifade özgürlüğünün sınırlarından bir başkası olan “hakaret” nedeniyle bir kez daha ağrıyor. Yüksek Mahkeme Otegi’yi “Taht’a hakaret” gerekçesiyle bir yıl hapis cezasına mahkûm ediyor. Mahkemeye göre, Otegi’nin Kral Juan Carlos’un 2003’de Bask Ülkesi’ni ziyareti sırasında sarf ettiği suç oluşturan sözleri şunlar: “İspanya Kralı İspanyol Ordusu’nun Başkomutanı, işkencecilerin sorumlusu. İşkenceyi koruyan O; halkımıza işkence ve şiddetle monarşi rejimini dayatıyor.”
Arnaldo Otegi’nin sözlerini ayrıntılı olarak aktarmamın nedeni, AİHM’in İspanyol Anayasa Mahkemesi tarafından da onanmış olan bu mahkûmiyet kararını 2011 yılında bozmuş olması. İspanya’yı ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle Otegi’ ye 20 bin avro tazminat ödemeye mahkûm eden AİHM’in gerekçesi, Otegi’nin parlamento gruplarından birinin sözcüsü olarak, Bask halkını ilgilendiren bir konuda söylediklerinin doğrudan Kral’ın şahsiyeti ve onuruna yönelik bir hakaret oluşturmaması. Yüksek Mahkeme AİHM kararına uyuyor ama sarf edilen iğrenç sözlerin özellikle AİHM kararında da belirtildiği gibi “orantısız” olduğu gerekçesiyle Otegi’yi bir yıl hapis cezasına mahkûm ediyor.
Otegi AİHM’e yaptığı başvuru nedeniyle Yüksek Mahkeme’nin “Kral’a hakaret” gerekçesiyle verdiği ilk mahkûmiyet kararından ötürü 2005’te cezaevine girmiyor ama iki yıl sonra bu kez ETA’nın 1978’de öldürülen militanlarından Argala’yı anma törenindeki sözlerinden ötürü kendisini yine demir parmaklıklar arkasında buluyor. Yüksek Mahkeme, Otegi’nin törende “Euskal Herria’ya mücadeleleriyle hayat vermiş olan etarralara” defalarca teşekkür ettiği ve “İspanyol devletine karşı mücadele” çağrılarını yinelediği için “terörizmin yüceltilmesi” suçunu işlediğine hükmediyor.
ETA’ya silah bıraktırma misyonunu üstlenme
Arnaldo Otegi, kısa bir süre için 2008’de cezaevinden çıktığında, Bask sorununun “diyalog ve müzakere” ile çözümü için çalışacağını açıklıyor. Görgü tanıkları Otegi’nin cezaevinde içine kapandığını, kendi kendine İngilizce öğrendiğini ve çok daha önemlisi ETA yönetimi ile arasına mesafe koymaya başladığını söylüyor. 2011 Aralığında yayınlanan “ETA, barışın anahtarları” (ETA, las claves de la paz) başlıklı kitabın yazarlarından Luis Rodríguez Aizpeolea’ya göre, Otegi’nin bu değişiminde, terör örgütünün son müzakere sürecini Barajas Hava Limanı’nda 30 Aralık 2006’da bomba yüklü bir aracı patlatarak bozmasının rol oynağını vurguluyor.
Arnaldo Otegi, 2009 yılında, yasa dışı olduğu AİHM tarafından da kabul edilen Batasuna’yı yeniden yapılandırmaya yönelik girişimde bulunduğu gerekçesiyle “Bateragune” davasından mahkûmiyet alarak yeniden cezaevinin yolunu tutuyor. Otegi buna tepki olarak bir süreliğine açlık grevine gidiyor. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne de bireysel başvuruda bulunuyor. Ama bu başvurusu kabul edilmiyor ve Otegi cezaevinden çıkamıyor. Şu anki beklenti, tahliyesinin gelecek bahar aylarında gerçekleşeceği ama siyaset yasağı nedeniyle aktif siyasi hayata ancak 2022’de dönebileceği yönünde.
Kabul etmek gerekir ki Arnaldo Otegi hâlâ cezaevinde belki ama ETA’nın 20 Ekim 2011 tarihi itibariyle kesin silah bırakmasında önemli rol oynamış bir siyasetçi. ETA yönetimi ile arasına 2007’den itibaren cezaevinden yolladığı mektuplarla mesafe koymaya başlamış olsa da, Sosyalist İşçi Partisi Bask kolunun (PSE) Başkanı Jesús Eguiguren ile 2000’li yılların başından beri, terörün sonlandırılması amacıyla diyalog halinde olduğu anlaşılıyor. Bu diyalogu Eguiguren ’in Aizpeola ile birlikte kaleme aldığı yukarıda zikrettiğim kitabından öğreniyoruz.
Aslında Arnaldo Otegi’nin liderleriyle tartışarak ETA’ya silah bıraktırması kitap sayfalarında kalmadı. Radikal kesimin, “yurtsever (abertzale) solun” elinde bulunan Gernika Belediyesi, kentin iç savaş sırasında Nazi uçaklarıyla bombalanmasının 76. yıldönümü vesilesiyle 2013 yılı “barış ödülünü” Eguiguren ile Otegi ’ye verdi. Belediye Başkanı José María Gorroño, törende yaptığı konuşmada, ödülün siyasi olarak birbirine karşıt iki siyasetçiye verilmesinin barış için “diyalog ruhu ve iradesinin ödüllendirilmesi” olarak anlaşılması gerektiğini vurguladı.
Arnaldo Otegi ‘ye ödül verilmesi aşırı sağcı bir derneğin başvurusu üzerine “bir teröristin ödüllendirilmesinin terörizmin yüceltilmesi ve kurbanların aşağılanması anlamına geldiği” iddiasıyla yargıya da taşındı. Tartışmaya son noktayı 28 Temmuz 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi koyarak bu ödülün terörü değil barışı yücelttiğini vurguladı.
Arnaldo Otegi’nin özetlemeye çalıştığım öyküsü, terör örgütleriyle bağlantısı olan siyasi parti ve yöneticilerinin ancak örgütle aralarına mesafe koydukları ölçüde toplumlar için bir anlam ifade edebileceklerini ortaya koyuyor. Ve de toplumlara barışı getirmenin yolunun demokratik ülkelerin seçilmiş yöneticilerine değil, terör örgütünün liderlerine kafa tutmaktan geçtiğini…