Ana SayfaYazarlarTopluma alan açan bir parti olarak AKP ve gelecek

Topluma alan açan bir parti olarak AKP ve gelecek

İsmail Yaprak

AKP yüzde 40 oy aldığında AKP’lilerin bu gerçeklikle başa çıkma sınavını daha iyi atlattıkları açık. Onlar anti-AKP güruhu gibi öfke ve inkâr tepkileri vermektense hemen üzülüp düşüncelere dalan ve bunun üzerine “nerede hata yaptık?” diyen bir ruh haline sahipler. 7 Haziran seçiminden sonra özellikle Serbestiyet’te yazılan yazılara bir göz atın. AKP’nin hatalarının büyük bir saygı çerçevesinde sıralandığı onlarca yazıyla karşılaşacaksınız. Elbette AKP’nin çevresinde, eleştirmektense sadece onu kategorik olarak öven geniş bir sığ kitle oluştu ve bizler bunu her defasında kötü bir gelişme olarak söyleyip durduk. AKP’nin, sadece kendine yaranan ve ne yaparsa yapsın sadece “sen harikasın, onlara kulak asma” diyen samimiyetsiz bu çevre tarafından rehin alındığı korkusunu dillendirmeyen kalmamıştı. Anlaşılan o ki, AKP duygusal ve romantik dünyasını bu taraftan stabil hale getirirken, bu partiye samimiyetle iletilen eleştirilere de kulak kabartıyormuş. İşte AKP böyle bir parti…

 

İlk seçimden sonra AKP’nin yok olup gideceğini söyleyen, artık onun ülkeyi yönetme yeteneğinin kalmadığını vurgulayan çevremdeki sol/laik arkadaşlar; bunu futbol maçı haline getirip bizlere her gördükleri yerde gülerek “nanik” yapmaya başlamıştı. Biz bu solcu arkadaşlara şunu anlatamadık: AKP bir siyasi parti. Ona oy veren insanların temsil ettiği bir oluşum… İlahi bir güç değil, bizim babamızın malı değil… Bu partinin bizce desteklenmesinin nedeninin özcü bir şekilde bizatihi AKP olduğunun sanılması, siyaseti okumayı başaramayan sığ bir çocuksuluğa işaret. Oysa bizim AKP’nin yanında durma nedenimiz AKP’den değil, onun temsil yeteneğinden kaynaklanıyor. AKP Türkiye’yi diğer partilere göre çok daha fazla temsil edebilen, her ilden, kimlikten ve sınıftan oy alabilen tek parti… Bu parti eğer ötekiyle iletişim kuramazsa, dönüşmekte olan yeni sosyolojiyi anlayamazsa, laik kesimle diyaloğa giremezse oy kaybeder. Yani solcu arkadaşların sandığı gibi AKP’nin oy kaybetmesi bizim için kötü bir durum olamaz, çünkü demek ki ona oy veren taban artık ondan memnun olmuyor demektir. Asıl mesele tabana bakmaktır.

 

Bu seçim anlayana çok şey öğreten bir seçim… Düşünün, seçmene ‘aptal’ muamelesi çekme şansınız yok, çünkü aynı seçmen beş ay önce aynı partinin oyunu yüzde 9 düşürmüş. Yani ortada öyle bir seçmen var ki, kategorik-ideolojik oy vermiyor. AKP çözüm sürecini yokuşa mı sürmeye başladı, hemen, zerre gocunmadan oyunu HDP’ye veriyor. HDP yüzde 13 alınca seçmene “akıllı”, yüzde 10,5 alınca “aptal” demenin bir âlemi olamaz herhalde. Demek ki asıl mesele bu tabanı anlayabilmek. Bana kalırsa Türkiye halkının seçim şeceresini çıkardığımızda, karşımızda demokratik olgunluğu hâd safhaya ulaşmış, müthiş olgun bir toplum var. Yani aslında ülke olarak ilerleyemememizin nedeni kimilerinin sandığı gibi toplum filan değil. Topluma tepeden inmeci, tahakkümcü bir şeylerin empoze edilmesi yoluyla ülkenin Batı standardına ulaşacağı safsatası bu saatten sonra sadece bir şakadan ibarettir. Eskiden de böyleydi, şimdi daha da böyle. Bugün daha rahat anlaşılıyor ki, Türkiye’nin asıl meselesi devletin toplumu dinleyebilme yeteneğinin olup olmamasıdır.

 

Türkiye toplumunun eski Türkiye olmadığı ortada. Demokrasi standardının arttığı, dünyaya entegre olmayı isteyen, milliyetçilik ve laiklik kavramlarının dönüşüme uğradığı, reform taleplerinin ayyuka çıktığı, ülkenin kadim sorunlarının artık sona ermesinin arzulandığı bir ülke burası. Dolayısıyla partiler topluma alan açtıkları sürece bu ülkede rakipsiz hale gelirler. Örneğin MHP’nin böylesi bir sosyolojiye cevap verme şansı her geçen gün azalacaktır. Bizdeki dört partinin dördünün de ortak özelliği toplumun standardının gerisinde kalmasıdır. Ülkeyi en iyi okuduğunu söylediğimiz AKP bile bir noktada eskimeye ve devletçi refleksler göstermeye başladığı anda yok olup gideceğini anlamış durumda. Bu yüzden AKP, toplumu yakalamaya çalışarak geçirecek ömrünü. Bir parti “neden gençlerden oy alamıyoruz?” diye sormaya başlamışsa doğru yolda olduğunu göstermiş olur.

 

Etyen Mahçupyan bir ara “bir gün herkes AKP’li olur mu?” diye bir soru sormuştu. Bugün bu sorunun mantığını daha iyi anlıyoruz. AKP kendi içinde kendini eleştirebilen, kendine mesafe alabilen, değişime açık, topluma kulak verebilen tek parti… Bu parti milliyetçiliği kategorik anlamından arındırmaya devam ederse, geçmişini bugünle demokratça birleştirebilirse, ülkeyi otoriter devletçi yapıdan özgürlükçü bir modele getirebilirse, neden yüzde 55, 60 oy almasın ki… Unutmamak lazım. Bu yüzde 50 oyu toplum önünü açması için verdi, yani geleceğe yatırım için. Oysa bundan önceki yüzde 50 geçmişin bir mükâfatıydı. AKP bu dört yılda anayasa, çözüm süreci ve bürokrasinin dönüşüme uğratılması konularına öncelik verip bunlarda toplumu ikna etmeyi başarırsa bir gün herkesin AKP’li olma şansı çok yüksek; ama eski, devletçi ve ötekileştirici bir yöne kayarsa ne hale geleceğini de artık çok iyi biliyor. Bundan sonrası AKP’nin performansına bağlı…       

 

- Advertisment -