ABD’nin, PKK’nın önde gelen üç isminin başına ödül koyması, Türkiye için ne ifade ediyor? Kürt hareketinin bütünü için ne anlama geliyor?
Öncelikle, bu kararın Ankara adına bir başarı olduğunu söylemek gerek. Washington, PKK şeflerini resmen “düşman” ilan etmiştir. Bunun siyasette bir anlamı ve yeri var.
Karşılık olarak Türkiye’de yaygın olarak deniyor ki, “PKK’yı terörist ilan eden ABD, Suriye’de PKK’nın uzantısı YPG’yi silahlandırıyor, onun müttefiki gibi davranıyor. Bu nedenle, Kandil’e yönelik atılan bu adım, Suriye’de yeni karşı hamleleri beraberinde getirebilir.”
Özerk Kürt varlığı
ABD-YPG ilişkisi, bölgenin geleceğine yönelik stratejik bir işbirliği. ABD, İsrail’i bölgede Arap kuşatması altında gördüğü için, Kürtleri bu açıdan İsrail’in potansiyel müttefiki olarak varsayıyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde, bölge Kürtlerini özerk bir güç olarak görmek istiyor. Tabii, zengin petrol kaynaklarının kontrolü bağlamında da, silahlı Kürtlerin varlığı, bölgede bir askeri altyapı olarak değerlendiriliyor.
YPG dönüşür mü?
Türkiye ise ABD’nin YPG tercihini, kendine yönelik bir tehdit olarak kabul ediyor. ABD’yi vazgeçirmeye çalışıyor. Bu amaçla, bir yandan diplomasiyi kullanırken, diğer yandan da askeri hamleler yapıyor. Afrin, Cerablus operasyonları, YPG’nin etki alanını daraltıcı sonuçlar doğurdu. Son dönemde Membiç’te de hamleler yapılıyor ve “Fırat’ın doğusundaki YPG hükümranlığının kırılacağı” vurgulanıyor.
ABD ve Rusya, bölgedeki önemini bildikleri için, Türkiye’nin Suriye’deki askeri hamlelerine “geçit” verdiler. Türkiye zorladıkça, bazı operasyonların önünü açtılar.
Ancak öte yandan bölgedeki (silahlı ya da silahsız) Kürtlerin varlığı kalıcı bir olgu. İki süper devlet onları da hesaba katan bir strateji izliyor. Suriye’deki Kürt varlığı ABD için önemli. Bundan vazgeçmek istemiyor, ancak Türkiye ile ipleri koparmayı da tercih etmiyor.
ABD, YPG’yi Türkiye ile uzlaşabilecek bir noktaya getirmeyi planlıyor olabilir mi? YPG ile PKK arasında bir farklılık olduğunu, başından beri ifade ediyorlar. Washington’un tutumunu “Öyle olmasa bile önünde sonunda öyle olacaktır” şeklinde özetleyebilir miyiz?
Türkiye için, zorluk, yalnızca “ABD’nin Suriye Kürtlerine yönelik stratejik kararlılığı” ile sınırlı değil. Yeni kurulacak Suriye içinde Kürtlerin kazanacağı statü ve Yeni Kürt kimliğinin bölge Kürtlerine yapacağı etki de önem taşıyor.
Bu nedenle “Türkiye ile uyumlu” bir Kürt varlığı tezi, tartışmaya açık bir tez.