Rivayet odur ki; Pir Sultan Abdal darağacına giderken meydanda toplanan ahali ozanı taşlamaya başlar. Alanda bulunan yakın dostu, Pir Sultan’ın kan revan içindeki haline çok üzülür ve ozana elindeki gülü atar. Dostunun kendisine gül attığını gören ozan o ölümsüz dizeyi söyler: “Düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar beni”…
Pir Sultan’ı darağacına gönderen Hızır Paşa nasıl ki türküleri susturamadı; deyişleri, dilden dile, gönülden gönüle geçerek, bu memleketin semalarında yankılandı. Halk ozanının darağacına gönderilmesinden 500 yıl sonra Hızır Paşalığa soyunarak Yön Radyo’yu kapatanlar da türküleri susturamayacak, aksine türküler daha da çoğalacak. Bundan geriye de 23 yıldır türkü çalan bir radyoyu OHAL’in verdiği yetkiyle kimsenin anlamadığı, anlamayacağı bir kararla kapatanların utancı kalacak. Utanç duyarlarsa tabii…
Geçen gün sohbet ettiğim bir dostum “İnsan sadece nefes almaz” demişti… Sanırım hain darbe sonrası çıkarılan OHAL’e dayandırılarak alınan bazı tuhaf kararlar, memleket insanlarını tıpkı bitkiler gibi ‘nefes almakla yetinen varlıklar’ olarak görmek istiyor. OHAL’e dayandırılarak Yozgat hava sahasını alkole kapatan vali gibi bu kararın da mantıklı bir izahı yok çünkü. Sadece bu ülkenin yüzde yüz yerli halkının içinde çıkan ozanlarıyla nesilden nesile aktardığı türküleri çalarak bir dinleyici kitlesi edinen ve varlığını 23 yıl boyunca sürdüren bir radyoyu FETÖ ile ilişkilendirerek kapatmak insanın aklıyla alay etmektir öncelikle. Saat başları radyonun verdiği haberleri muhalif sayarak kapatma gerekçesi oldukça anlamsız. George Orwell’in 1984 romanında anlattığı gibi, sürekli yeni düşmanlar yaratarak, toplumu bilgisiz bırakarak, tek kaynaktan bilgi vererek bir toplum yaratmak da mümkün değil. Romanlarda bile mümkün olmamıştı…
‘’Muhalif’’ olduğunu düşündüğünüz her yapıyı, OHAL kalkanına sığınarak kapatmaya çalışmak bize huzurlu bir ülke sunmaz, olsa olsa darbe girişimi sonrası oluşan, toplumun birbiriyle yeniden konuşabildiği, dayanıştığı ‘Yenikapı ruhu’’nun yerle yeksan olmasına neden olur. O ruha ihtiyacınız yoksa o başka. Çünkü; OHAL kapsamında alınan bazı kararlarla yeni çatışmaların çıkabileceği zemine doğru gidiyor memleket…
Kripto FETÖ’cüler…
Başbakan Binali Yıldırım, OHAL kararını açıklarken, “Şimdiye kadar çıkarılan OHAL’ler millete karşı alınmıştı, bu kez kendimize yani devlete karşı alıyoruz’’ demişti. Doğru ve yerinde bir tespitti bu. Yıllarca süren sinsi yapılanmayla devletin kılcal damarlarına sızmıştı bu yapı. Hatta öyle bir hale gelmişti ki FETÖ’cülerin arasına kilit noktalarda olamayan devletin memuru amiri kalmıştı…
Bir zamanlar nasıl cemaate yakın olmak itibarlıysa, devlet katında bu etkiyle işlerin görülüyorsa şimdilerde tersi bir durumu yaşıyoruz. Aslında bazı şeyler hiç değişmiyor, oluşan yeni duruma göre yanaşmalar, kendine pozisyon alanlar, bu kez de şeytanlaştırılan FETÖ karşıtı olmayı kullanıyor. Hem de bağıra bağıra. Bir uygulamaya yanlış mı dedin; anında kripto FETÖ’cülükle suçlanıyor, yaftalanıyorsun. Bir de sesleri o kadar yüksek perdeden çıkıyor ki itiraz edenlerin sesi boğulup gidiyor bu karmaşada. Devlet memuru olanlar içinse ayrı bir dert, istikbal için birbirini ihbar eden edene. Bu kaotik ortamda, yeni oluşan duruma mevzi kazanmak isteyenleri bir yana bırakırsak örgütle mücadele etmek de son derece güç. Her durumdan vazife çıkaranlar, böyle tuhaf kararların çıkmasına neden oluyor.
Benim önerim şu; Yön Radyo’nun kapatılması gibi gerçekten FETÖ ile mücadeleye yarardan çok zarar verenlerin aldığı kararlar araştırılsın. Yaftalamıyorum, devletin kılcal damarlarına girdiklerini bu ülkeyi yönetenler söylüyor. Kripto FETÖ’cü olabilirler. Yoksa dünya üzerindeki en güzel aşk sözünün söylendiği “Bir daha vursa idi, nefesin nefesime” türküsünü çalan, bir radyoyu kapatmak hangi akla hizmet eder ben bilemedim. Bilen varsa anlatsın…