Sırt çantamı alıp, yola çıkalı 2 yıl olmak üzereydi. Yolum ikinci kez Hindistan üzerinden geçiyor ve üzerimde tekrar bu büyülü topraklara varabilmenin heyecanını taşıyordum. Varanasi’de ilk günüm Hindistan’da üçüncü günüm, üstümde “İstanbul beyefendisi” yazan tişörtümle Bengali Tola’nın dar sokaklarında yürümeye başladım.
Bir Hindu tapınağının eski duvarını mesken tutmuş bir çaycı bulunca fırsatı kaçırmayıp 10 rupiye (32 kuruş) masala çayımı (baharatlı cay) özlemle içerken bu güzel insanla tanıştım. Yolda yürürken bana “İstanbul beyefendisi” diye seslendi. Onur Halil Dağlı ile böyle tanıştık. Birlikte cay içtik. Antalya Belediye Konservatuarında kanun öğretmeniymiş. Bu cümleden sonra artık onu “Onur Dada” diye anacağım. ‘Dada’, Hindistan’da bir ailenin küçük çocuklarının ona verdiği bir isimdi ve ben de onu böyle seslenmeye başladım.
Onur Dada, emekli olunca ”Hindistan yolları taştan” demiş ve buraya yerleşmiş. 5 yıldır “keyifli keyifli yaşadığını” anlattı bana… Etrafına yaydığı enerjisinden belli…
Ben de Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nda viyolonselci olarak çalışmıştım, Varanasi’de yollarımızla birlikte muhabbetimiz de kesişmişti… Konuşmamız bitince ayrı sokaklara doğru yol aldık…
Para vermemek için Varanasi’nin damlarında uyuduğum sırada altımdaki matın maymunlar tarafından yenilmesi üzerine “Bu kadar aksiyon yeter” deyip otel ararken Onur Dada’yla tekrar karşılaştım.
Bu kez sohbetimize onun damında devam ettik. Bana Benaras Hindu Üniversitesinde sitar ve şimdi adını hatırlamadığım birkaç Hint enstrümanı eğitimi aldığını anlattı. O şanslı olanlardandı. Çünkü konservatuar eğitimi alanlar bilir, bu müzik yuvasında! sanat sepet işleriyle haşır neşir olacağını düşünenler aslında birer torna tesviye çırağına dönüşürler… Onur Dada ise, o kalıpları keskinleştirilmiş müzik eğitiminden kendini sıyırıp, özgürleştirebilenlerdendi…
Babadan kalma eski bir kemanım vardı. Onu viyolonsel gibi çalıyordum. Onur Dada gibi usta bir müzisyenle çalma fırsatı yakaladım.
Saatler süren müzik dolu sohbetimizin ardından otel arayışlarıma devam ettim ve Mona Lisa Guest House adındaki çok ucuza kalabileceğim bir otel buldum sonunda… Bu güzide mekan o kadar ucuzdu ki günümüz hippilerinin Varanasi’deki bir numarasıydı, günlüğü 80 rupiydi (3 lira). Orada kalmaktan çok keyif almıştım, kimin nerede uyuduğu belli değildi. 24 saat birilerinin elinde enstrüman ve sürekli satranç.
Günlerden bir gün Mona Lisa’da Onur Dada’yla birlikte çaldık. Müziği su gibi akıyor, diğer enstrümanlarla harika bir ahenk oluşturuyordu. Bu harika müziği kaydetmeliydim. Yanımda küçük bir kamera, tripot ve telefonumdaki mikrofon vardı. O gece, Onur Dada’yla Ganj Nehri’nin kenarında kanun çalarken çekmek üzere sözleştik…
1,5 ay kaldığım Mona Lisa Guest House, 1 ayımı daha birlikte geçireceğim hippi otobüsündeki insanlarla beni tanıştıran harika bir mekandı. Magic Bus adını verdiğimiz bu sihirli hippi otobüsündeki yolculuğu bir sonraki yazıda anlatırım…
Görüntüler için TIKLAYIN