Ana SayfaYazarlarVer Lefter'e yaz deftere...

Ver Lefter’e yaz deftere…

 

Önümüzdeki maçlara bakıcaaz diyen de var ‘3-5-2 antidemokratiktir!’ diyen de. ‘Aabi bizi dooradılar dooradılar!’ diyen de var ‘şiiri kavgayı ve futbolu çok seviyorum!’ diyen de… Ama ne yazık ki ikinci cümleleri sarfedenlerin değil bu bıçkın tip çizmeye çalışan mafyöz adamların makbul sayıldığı bir mecra açtı Türkiye futbolunda…

 

Büyük paralar dönüyor ‘sektör’de. Peki bir sektörün dünya hallerine uyum gösterebiliyor muyuz? Kavrayışımız bilgiyle ilişkimiz gereği bu çok mümkün görünmüyor. Ortalamaya bakınca bu büyük hacimli alanın sorunlarına vakıf olmak ve çözüm üretebilecek akla sahip olmak için derin olmak, sıkı bir kavrayış sahibi ve ileri giderek neredeyse entelektüel olmak gerekiyor. Roman yazmıyoruz abartma diyenlerimiz çıkabilir… Cemal Süreya; ‘Metin’de destan Lefter’de roman!’’ demişti şiirinde. Oradan referansla her biri Cemal Süreya olsun demiyorum ama duyarlılık ve bilgi istiyor olmam da garip karşılanmamalı. Aynı Cemal Süreya hem binlerce kitabı damıtmanın hem de tribün raconunun ayırdında olmuş olmalı ki şiir şöyle sonlar; ‘’Ver Lefter’e yaz defteree!’’ Futbol biraz da -ne birazı tamı tamına öyle- üç yabancı dil bilenle mahalle bıçkınını aynı tribünde buluşturan bir şey. O nedenle ikisinin ortalamasını bulma şansı da doğrudan futbolun fıtratında var.

 

-Dünya futbolunu izlemek fikir sahibi olmak, hiç mi istemez bu işle ilgilenenler? Futbolcu transferini simsar insafına takımın taktik kurgusunu teknik adamın yetersiz malzemeyle yemek yapmaya çalıştığı mutfağın iptidai hazırlık çalışmalarına terk etmiş hadi bakalım kaç puan aldık, kimi yendik, kaç para kazandık anlayışına terk etmiş durumdayız.-

 

Önümüzdeki maçlara bakıcaaz diyen de var ‘3-5-2 antidemokratiktir!’diyen de. ‘Aabi bizi dooradılar dooradılar!’ diyen de var ‘şiiri kavgayı ve futbolu çok seviyorum!’ diyen de… Ama ne yazık ki ikinci cümleleri sarfedenlerin değil bu bıçkın tip çizmeye çalışan mafyöz adamların makbul sayıldığı bir mecra açtı Türkiye futbolunda… Mevzuuyu ikinci bir okumayla yeniden kurmaya çalışan teknik adamlar futbolcular da var Cemal Süreya’nın şiirindeki bakkal tekerlemesiyle olaya katılmaya çalışan da; ‘Ver Lefter’e yaz deftere!’ Defter; bakkalın veresiye defteri. Ucuzculuğun ve yetememezliğin simgesi o defter. Bizim futbol sektörümüzün hiçbir zaman aslında bir sektör olamayacağının göstergesi. ‘Ben taktik maktik bilmem!’ diyen teknik direktör var bu alemde.  ‘Hadi aslanım yürü aslanım vur aslanım!’cı idareciler de…

 

Ne Lefter’le Metin’in yarattığı atmosfere benziyor halimiz ne de çağın heyecanını şekillendirecek sinerjiye sahibiz… Ne Metin olabildik ne Metin kalabildik… Latinlerden Kıta Avrupası’na kadar bir değerlendirme yapsak şunu söyleyebiliriz herhalde; daha kötüsü olamazdı !-Yapılan soruşturma/araştırmaya göre dünyanın en güvenilmez 7. Ligiyiz ve dünyaya satışı/izlenirliği olmayan bir iki ligden biriyiz.-

 

Bizde klasik bir deyim vardır; camia. Ali Şen başkanın söylemiyle; ‘’Zaamia!’’ Bu deyimle Kulüp ve çevresi kastediliyor. Bu işle ilgilenenler yani marka değeri ekseni üzerinde edebiyat yapanların yaslandığı bir gerçek var; ‘’düşlerinizin uzandığı yerin parasal değeri ve bu parasal değerin size bugün kattığı anlam!’’ Daha kitabına uygun bir tanımlama yapacaksak; “Marka değeri, marka sahibinin bir markanın kullanımından sağlayabileceği, gelecekteki bütün  finansal girdilerin bugünkü değerini tanımlar.” Bizi kastetmediği gerçek. Çünkü yanlış harcama ve denetimsizlik dolayısıyla değil gelecekteki girdilerin öznesi olan marka değeri ‘’Zaamialar’’ da büyük kırılmalar yaşıyorlar/yaşayacaklar.

 

Aslında geçmiş moda deyimle Zamiia vardı. Sonra ‘’Marka Değeri’’ üzerine yoğunlaşıldı.  Futbol sektörü deniliyor artık adına ve her şey para üzerine kuruluyor. Aklımıza mukayyet paralar uçuşuyor havada. -Krizdeyiz güya.- Devlet görevlisi bakanlar uyarıyor; ‘’Tv yayın ve sair gelirlerle 300 milyar dolar sınırına dayandı futbolun içinde dönen para. Herkesi aklıselim olmaya davet ediyoruz.’’ Haklılar bence. Ortalık fena karışacak. Sıra bize geldi de geçiyor çünkü.

 

Sevgili Tamer Güney hocamız 2005 yılında ‘’UEFA Kriterlerine uyum sağlayamazsak özellikle büyük kulüplerimizin kapılarına dayanacaklar ve özensizlikleri dolayısıyla hesap soracaklar!’’ demişti. O günler bir iki sen önce başladı. 2008 yılında TFF başkanı olan rahmetli Hasan Doğan ilk girişimini bu durum üzerine yoğunlaştırmış ve 2007’de başlatılmış olan ‘Futbol İçi Soruşturma’nın ilk verilerini almış ama ömrü vefa etmediği için devamını getirememişti. O dönemde Spor Toto Teşkilatı’nın yaptığı bir soruşturmaya göre Süper Ligimiz dünyanın en güvenilmeyen 7. Ligiydi ve takım yöneticilerimiz özellikle eğitimden geçirilmeliydi. -Kimse 2015/2016 sezonunun neden Hasan Doğan Ligi olarak adlandırıldığıyla ilgilenmiyor tabi o da ayrı bir konu.- Hemen ardından görev alan Mahmut Özgener de görevde kaldığı 3.5 yılın ardından istifa etmiş yaptığı açıklamalarda futbolumuzda değişim gerçekleşecekse öncelikle yöneticilerin sıkı bir eğitimden geçmesi gerektiğini söylemişti.

 

Zaamianın bir marka değeri olarak değeri neydi gerçekten ya da camia/kulüp denilen şey o anlı şanlı tarihleriyle marka olabilmiş miydi? Bunu da bir başka yazıda anlatacağız…

 

 

 

- Advertisment -