AK Parti’nin önde gelen isimlerinden Yasin Aktay, Euronews’e bir söyleşi verdi. Esas olarak, Türkiye’de son dönemde iyice alevlenen ve muhalefetin iktidarı sıkıştırmak için kullandığı mülteci-sığınmacı meselesine odaklanan söyleşinin bir bölümünde ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti ile başlayan “yeni çözüm süreci” tartışmaları ele alındı. Aktay, bu bağlamda, AK Parti ile muhafazakâr-dindar Kürt seçmenler arasında değiştiği ileri sürülen ilişkiyi de değerlendirdi.
Söyleşinin ilgili kısmındaki soru ve cevaplar şöyleydi:
“AK Parti’nin dindar Kürt seçmenleri kaybettiği söyleniyor, bu yönde anketler yayınlanıyor. Siz ne diyorsunuz, gerçekçi buluyor musunuz bu anketleri?
Mutlaka bir takım inişler çıkışlar oluyordur. Ama dindar olan veya olmayan Kürt seçmenin önemli bir kısmı hâlâ AK Parti ile birliktedir. Hattâ AK Parti’ye ciddi bir kayış da görüyorum ben. Ama kopuş varsa da bunun Kürtlükle alâkası yok. Ekonomideki gidişat, Covid-19’un atmosferi, örgütlenme sorunları ve başka başka durumlar oluyor. Ama asla bir kopuş yok.”
MHP ittifakı ile alâkalı bir kopuş olduğunu düşünüyor musunuz?
Bence yok. AK Parti MHP ile ittifak kurmadan önce, 7 Haziran seçimleri öncesi HDP, MHP ile ittifak kurmaya can atıyordu. Olumlu mesajlar, aynı ittifak içerisinde yer almalar vardı. Birbirinin aleyhine söz söylemediler. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Bu siyasi ittifaklar zannedildiği gibi insanlarda kırılmalara yol açmıyor. Toplum kendi içerisinde çok kolay uzlaşabiliyor. Siyaset adı üstüne rakibin pozisyonuna göre ayarlayıp, tekrar değiştirebilme sanatıdır.”
“Kopuşun, Kürtlükle alâkası yok”
Aktay’ın analizi, iki taraflı okumaya müsait. Bir taraftan Aktay’ın, “AK Parti’ye bir kayış olduğu” ve “kopuş varsa da bunun Kürtlükle bir alâkasının bulunmadığı” yönündeki tespitlerinin, sahadaki gerçekliği yansıtmadığı söylenebilir.
Zira kamuoyu araştırmaları tersini söylüyor. Hemen her araştırma, AK Parti’nin oylarında bir düşüş yaşandığını gösteriyor. Evet, henüz kütleler halinde bir kopuş yok ama parti ile arasını açan seçmenler çoğalıyor. Ve bu seçmenler arasında Kürtler başı çekiyor.
Keza AK Parti’nin geride kalan beş yılda Kürt seçmenlere karşı kullandığı dilin menfi bir neticeye yol açmadığı/açmayacağı iddiasını da sandıklar doğrulamıyor. Çok gerilere gitmeye, meselâ 2007-2009 seçimlerindeki oy değişimlerini anımsamaya gerek yok; sadece 2019 yerel seçimlerinin hatırlanması kâfi. AK Parti’nin bu seçimlerde büyük şehirleri kaybetmesinde Kürt seçmenin -en azından bir bölümünün- AK Parti’ye sırt çevirmesinin belirleyici olduğu şüphe götürmez.
Salt bu bile, AK Parti’nin zayıflamasında Kürtlüğün bir tesirinin olmadığı düşüncesinin altının sağlam olmadığını anlamaya yeter.
Alternatif adresler
Diğer taraftan Aktay, kısmen haklı; bir parti ile seçmenleri arasındaki münasebetler tek bir faktörle açıklanamaz. Bilhassa kitle partileri, farklı duyarlılıkları olan seçmen kümelerinin istemlerini siyaset gündemine aktarma ve onlara cevap olma iddiasını taşırlar. Talepleri karşılamada gösterdikleri başarıya bağlı olarak da kuvvetlenir ya da zayıflarlar.
Dolayısıyla eğer AK Parti’ye seçmenin teveccühünde bir azalma olmuşsa, bu durum salt bir sebebe -Kürtlüğe- bağlanamaz, bunu ortaya çıkaran birçok değişken vardır. Zannımca, AK Parti’nin Kürtler ile arasını soğutan nedenler -ki bunların bazıları diğer seçmenler için de geçerli- altı başlıkta toplanabilir:
- Ekonomik başarının geride kalması; adaletsizlik, liyakatsizlik ve yolsuzluk şikâyetlerinin artması; AK Parti’nin umut vermekten uzak olması ve geleceğe dair yeni bir öykü yazamaması.
- Mağdur bir kimliğin temsilciliğinden, toplumun farklı kesimlerini mağdur eden mağrur bir kimliğe bürünmesi.
- MHP ile kurulan ittifakın AK Parti’yi sert ve dışlayıcı bir milliyetçi renge bürümesi.
- Kürt meselesinde demokratik ve siyasi çözüm perspektifinin rafa kaldırılması; 2015’ten bu yana “Kürt meselesi yoktur” ifadesinin partinin resmi söylemi haline gelmesi (Aktay da söyleşide bu söylemi tekrar ediyor).
- Irak Kürtleri ile (“Bir vanayı kapadığımız anda iş bitti. Bütün geliri meliri hepsi ortadan kalkıyor. TIR’lar Kuzey Irak’a çalışmadığı anda bunlar yiyecek, giyecek bulamayacaklar. Öyle bir duruma gelecekler”) Suriye Kürtlerine (“Kürt koridoruna izin vermeyeceğiz”) karşı kullanılan dışlayıcı ve tahkir edici üslup.
- Aynı tabana seslenen iki yeni partinin sahneye çıkması ve böylece AK Parti’den rahatsız olan seçmenler için alternatif adreslerin oluşması.
Hülâsa AK Parti’nin ağır sorunları var. Çözüm, öncelikli olarak, rasyonel bir tahlili gerektirir; “wishful thinking”i değil.
Gerçi “wishful thinking” de iyidir ama Aktay’ın “AK Parti’ye ciddi bir kayış görüyorum” ve “Kopuş varsa da bunun Kürtlükle alâkası yok” cümlelerinde olduğu gibi, abartıldığında insanın kafasını götürüp duvara çarptırması ihtimali de yüksektir.
Kürdistan 24, 28.07.2021