Ana SayfaYazarlarYalanla flörtün tarihçesi

Yalanla flörtün tarihçesi

Yalan söylemekten bıkmıyorlar usanmıyorlar. En son Aydın Engin’in CNNTürk’te IŞİD’in AKP’nin şımarık çocukları olduğunu, “zaten bir sürü kanıtı, belgesi” var şımarıklığında ve yüzsüzlüğünde tekrarladığını görünce yeniden ve yeniden bu apaçık yalancılığa karşı yazmak farz oldu.

 

Konu malum son yılların üzerine en çok düzmece haber, belge, haber üretilmiş kuyruklu yalanı; “Türkiye ya da AK Parti IŞİD’i destekliyor”

Türkiye’deki Kürtlerin rotası bu yalanla değiştirildi, o yüzden çok faydalı, işe yaramış bir yalan bu.

Ve sonunda bu yalanlar peş peşe dizilip bir gazeteye yazı dizisi bile yapıldı.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yazi_dizileri/388195/Bombalar_iki_yilda_boyle_hazirlandi.html

Ama önce 2014’ün Mayıs aylarına gitmeliyiz.

Bir ay sonra IŞİD Musul’a girecek ve Türkiye’nin biri başkonsolos 49 konsolosluk görevlisini rehin alacak ve 102 gün de rehin tutacaktır.

 

Ama dünyada Türkiye IŞİD’i destekliyor kampanyasına start verilmiş, her yerden dezenformasyon akmaktadır.

İşte tam o sıralarda ortaya çıkar. “Eski istihbaratçı Tuzhurmatu Türkmen Savunma Milisi” tam sıfatı böyleydi. Adresi ise Tuzhurmatu Irak.

Adı ise @_Nihat_Yalniz_ … 2014 yılının Ağustos ayında Twitter’da göründü. Fotoğrafına bakılırsa karşımızda gerçekten koruyucu yeleği ve elinde silahıyla bir Türkmen milis vardı.

 

İddiası büyüktü: "IŞİD’li teröristlerle birlikte Türkmenlere kurşun sıkan yakaladığımız M.Y. adlı MİT ajanı başınıza bela olacak.”

Bir de fotoğraf karesi paylaşmıştı. İki sivil giyimli iri yarı adamın arasında görünen epey esmer bıyıklı Meksika uyuşturucu kartellerine benzeyen bir adam. İddiaya göre o yakalanan MİT’çiydi işte.

Üzerinden kırmızı pasaport çıkmıştı, anlattıklarıyla Türkiye Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanacaktı.

Ne kadar tanıdık bir iddia. Bu hesabı hararetle rt’leyenler arasında Zekeriya Öz’ün olduğu düşünülünce özellikle.

Attığı tweetler Cumhuriyet, Sol haber gibi sitelerde haber oldu.

Birinci MİT’çinin yakalandığına inanılınca kısa bir süre sonra 2. ve 3. MİT’çilerin de IŞİD saflarında yakalandığını duyurdu:

“Amerli’de IŞİD’in arasındaki ikinci MİT ajanını yaralı yakaladık. Adı İ.Ç… İşte bu da IŞİD’çilerin arasında yakaladığımız Arapça, Kürtçe,  İngilizce bilen üçüncü MİT’çi K.Ş. MİT tarafından Irak'a MİT ajanlarına talimat vermek için gönderildi.”

 

Bir talimat için bu kadar donanımlı ajan göndermek epey riskliymiş.  Ne yani koskoca Nihat Yalnız yalan mı söyleyecekti. Cumhuriyet’in haberinden okuyalım:

“Twitter’da Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül’e mesajlar yazan ve Türkmen milisi olduğunu söyleyen Nihat Yalnız isimli kişi tutuklanan MİT ajanlarının isimlerini de verdi”

 

Twitter’dan Davutoğlu ve Gül’e mesajlar yazmak… İşte asla inkâr edilemeyecek bir kanıt…

Kısa bir sure sonra Nihat Yalnız’ın Twitter hesabındaki silahlı, yelekli milis fotoğrafına bakanların dikkatini tuhaf duran başı çekti.

 

Biraz daha yakından bakılınca tuhaflığın sebebi anlaşılmıştı. Kafası oraya gayet amatörce bir montajla yerleştirilmişti çünkü.

Kısa bir süre sonra kafanın üzerine yerleştirildiği gerçek milis fotoğrafı da ortaya çıktı, Sonra da yakalanan MİT’çi fotoğrafı diye paylaşılan fotoğrafın sahte olduğu…

 

Nihat Yalnız, ulusal medyada epey haber olduktan sonra kısa şöhretinin sonuna gelmişti; hesabını kapattı ama…

Onca yalanlama, hesap kapatma, montaj çıkan fotoğraftan sonra.

Ankara’daki IŞİD katliamı sonrasında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan üç günlük “IŞİD’le Flörtün Tarihçesi” adlı yazı dizisine, monte basil milis Nihat Yalnız’ın iddiası, Türkiye’nin IŞİD’e desteğinin delillerinden biri olarak girmeyi başarmıştı.

 

 

“Bombalar iki yılda böyle hazırlandı” gibi iddialı bir başlıkla ve “AKP iktidarının Esad’ı devirmek hırsıyla cihatçılara verdiği destek IŞİD’i Ankara’nın göbeğinde üs kuracak noktaya getirdi, Türkiye’yi ‘cihada açılan kapı’ yaptı” girişiyle başlayan gazeteciliğin siyasi aktivizm için yalana böylesine meze yapıldığı bir yazı dizisine girmek çok da büyük bir başarı olmasa gerek.

Çünkü yazı dizisinde yok yok. Son iki yılın ciğercideki IŞİD liderlerinden bir kıdem profesyonellikteki bütün düzmece IŞİD-Türkiye haberlerinin bir resmi geçidi var âdeta karşımızda…

Cumhuriyet’in yazı dizisindeki diğer ‘kanıtlar” da montaj başlı Nihat’ınkinden farksız.

 

Mesela “Musul ve Kobani’de IŞİD militanı sanılarak 12 Türk istihbaratçı ve Özel Harekât görevlisinin öldürüldüğü”nün iddia edildiği Aralık 2014 tarihli başka bir haber. Cumhuriyet’e göre kaynak PKK’nın Fırat Haber Ajansı. Halbuki bu ‘haberi’ ilk dolaşıma sokan İran devletinin propaganda sitelerinden ABNA haber ajansı. İran paslamış, PKK’nın haber ajansı haber yapmış, CHP’nin Esadçı vekillerinden biri de İçişleri Bakanı’na sormuş. Cumhuriyet de bir yıl sonra yazı dizisine almış. Bakanlığın bu istihbarat kara propagandasına  “1.5 yıldır cevap verilmemesi”nden de derin manalar çıkarak.

 

Yazı dizisindeki benzer delillerden birinde ise ortalık iyice birbirine karışıyor. İddiaya göre “Mısır’da Egypt Daily News isimli internet sitesi, Mısır ordusunun Sina’da IŞİD’lilerden ve IŞİD’e yardım eden yabancı ajanlardan oluşan bir hücreyi yakaladığı haberini verirken yakalananlar arasında 4 MİT mensubu olduklarını iddia” etmiş.

 

Haberin ilk kaynağı kim sorusunun cevabı karışık. Sağcı bir İsrail düşünce kuruluşunun sayfası ya da Mısır devletinin sesi eski Al Ahram yeni Egypt Independent gazetesinin sitesi. Herkes birbirine referans veriyor.

Sahiden Türkiye’nin dostu, asla yalan söylemeyecek çok güvenilir kaynaklar! Yine de yazı dizisini yazan arkadaş yakalananların listesine bir baksaydı keşke. Herhalde Mısır’da IŞİD saflarında savaşırken yakalandığı iddia edilenlerin Hizbullahçı, Hamasçı ve MİT'çi olmasını tuhaf bulacak kadar bir uluslararası ilişkiler müktesebatına sahiptir.

 

İstihbarat örgütlerinin kara propaganda haberlerinin geçit yaptığı yazı dizisinde tabii ki Almanlar da iki haberle yer almış. Eylül 2014’te Bild’te yayınlanan 100 sayfalık MİT raporu onların en meşhuru. Her şey iyi güzel de raporun sonunu kötü bağlamış bu “MİT”: Hükümet daha fazla sessiz kalmamalı. IŞİD yasal bir düzenlemeyle terör örgütü ilan edilmeli ki etkin bir şekilde mücadele edilebilsin.” Eh MİT de insan tabii, rapordan bir yıl önce hükümetin IŞİD’i terörist ilan ettiğini unutmuş olabilirler. Bild gazetesine MİT raporu sızdıranların bilmemesi ise gayet normal. Ama Türkiyeli bir gazetecinin bundan şüphelenmesi ayıp artık.

 

Ama ne jandarma ihbarında, yazışmalarında ne de cemaatçi savcının soruşturma dosyasında tek kelime IŞİD geçmemesine, El Kaide adının ise dosyaya kim tarafından, hangi bilgiyle sokulduğu herkesin suçu birbirine attığı bir muammayken hala MİT tırları için  “Türkiye’nin Suriye’deki IŞİD ve El Kaide gibi cihatçı gruplara silah ve mühimmat desteği verdiği iddialarının odak noktasındaki MİT TIR’ları” cümlesini kullanabilen bir gazeteciden beklenmeyen ayıplar değil bunlar.

IŞİD’le savaşan Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolündeki Atme Kampı’ndan onca yalanlanan fotoğrafa, habere rağmen hâlâ “MİT’in otobüslerle IŞİD’çi ve cihatçı taşıdığını” yazabilen biri için üstelik…

Yazı dizisinde IŞİD’in Türkiye’de ne kadar rahat hareket ettiğinin kanıtlarından ilki ise Ebu Hanzala ve cemaatinin 2014 ve 2015’de İstanbul’da kıldığı bayram namazı.

 

2008, 2010’da El Kaide’den 2015’de IŞİD’den gözaltına alınmış hâlâ tutuklu olan Ebu Hanzala grubunun Türkiye’de rahat hareket etmediği açık da IŞİD’çi olup olmadıkları meçhul. Radikal selefi fikirleri var, cihadi gruplara dualar ediyorlar ama herhangi bir şiddet eylemleri, organik ilişkileri yok.

Tek kelime IŞİD’den bahsedilmeyen Bayram Namazı hutbesinde cemaatine “Bizi kendisiyle korkutacağımız silahlarımız, bombalarımız, eylem planlarımız yok. Ama sizi kendisiyle korkutacağımız Allah var” demiş üstelik.

 

Sadece bu yazı dizisine ait değil, genel çelişkiler manzumesi burada başlıyor. PKK’ya terörist örgüt değil diyen baro başkanının tutuklanma girişimine çok haklı olarak karşı çıkanlar, bunu hiç ifade etmeden yani “IŞİD ya da El Kaide terörist örgüt değildir” demeden, herhangi bir şiddet eylemine katılmadan, bu terör örgütleriyle organik bir ilişki kurmadan sadece fikri düzeyde sempati duyan herkesin tutuklanmasını istiyorlar.

 PKK bayrakları açılmış, örgüte övgüler yağdırılan, örgüt liderlerinin mesajlarının okunup, ölmüş militanlarının fotoğraflarının asıldığı bir Newroz’a katılmak suç değilse, (kimseden izin almadan) radikal selefi bir grubun kadın erkek çocuk Bayram Namazı kılması niye suç olsun?

 

Yazı dizisinde IŞİD’e Türkiye’nin ne kadar müsamahakâr davrandığının delillerinden başka biri ise yaralı 10 IŞİD’çinin sınırdan geçip Türkiye’de tedavi edilmesi. Sağlık Bakanı’nın bu konudaki bir soruya “hastanın ırkına, diline, dinine bakmayız” diye bir doktorun vermesi gereken bir cevabı vermesini Cumhuriyet “Hükümet IŞİD’lilerin tedavi edilmelerini “insani” gerekçelerle açıklıyordu” diye insanlığı paranteze alarak vermiş.

 

Hastanede gördüğü her sakallıyı IŞİD’çi zannedenlerin yıllardır yaptığı haberler bir tarafa, IŞİD’çiler yaralılarını düşman gördükleri Türkiye’ye getirmiyor ama getirilmiş olan sınırlı sayıdaki IŞİD’çinin rakamı, devlet hastanelerinde tedavi edilen ve hala sınırdan gelmeye devam eden YPG’li sayısının yanına bile yaklaşamaz. Yani bu durumda Türkiye YPG’ye de mi destek veriyor?

Kim olduğu bilinmeyen gördüğü her yabancı gazeteciye sadece “Türkiye bize çok destek verdi” diyen aynı “eski” IŞİD komutanına dayandırılan haberler, çatışmalarda taraf öfkeli siyasi figürlerin açıklamalarından yapılan haberler, belli belirsiz fotoğraflar görüntüler..

Yazı dizisinde Ankara’daki IŞİD iddialarının kaynağı ve çelişkilerle ilgili kısmı merak edenler bu yazıdan okuyabilir. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yildiray-ogur/582316.aspx

 

Tabii ki kendini fedaya hazır bir terör grubuyla mücadele etmek kolay değildir. İnternetten hücre gibi örgütlenen, klasik bir hiyerarşisi olmayan bir örgütle mücadele etmek daha da zordur. Suriye yanı başımızda kanayan bir yarayken, 910 km’lik bir sınıra tam hakim olmak, geçişlerini tamamen durdurmak da öyle (Ki kendi IŞİD’çilerinden bir anca kurtulmak için onların Türkiye’ye ve buradan Suriye’ye akmasına göz yuman, hatta onları buna teşvik eden ülkelere rağmen 15 bin giriş yasağı ve 5000 sınır dışı yapmış Türkiye)

 

Türkiye’de 40 yıldır PKK her türlü baskı, karşı taarruz, yasak, güvenlik önlemesine rağmen faaliyetlerini sürdürüyor. DHKP-C 40 yıla yakındır İstanbul’un ortasında, küçük sol örgütlerin Anadolu’nun şehirlerinin kırsallarında kamp yerleri, eğitim alanları var hâlâ…

Yani şimdi Türkiye PKK, DHKP-C’ye de göz mü yumuyor, destek mi veriyor, onlar da mı şımarık çocuğu AKP’nin ya da onlarla da mı yıllardır flört ediyor?

Peki sizin bu kuyruklu yalanlarla flörtünüz ne zaman bitecek?

- Advertisment -