İşim çok, vaktim az son günlerde,
Yine de, boşa gitmesin diye
Yüreğimin ve gözlerimin en küçük ışıltısı
Yeri, göğü, yüzleri, bakışları okuyor,
İnsanların, ağaçların,
Kuşların, böceklerin içlerine girmeye,
Oralarda görmeye, hissetmeye,
Ve öğrenmeye çalışıyorum
Yalnızlığın en gizli, en içrek türlerini…
Altmışlı yıllardayım, vaktim az,
İşim çok, dediğim gibi…
Yine de gün boyu, dönüp dönüp
Yalnızlığı okuyorum arada,
Kutsal bir kitabın dua bölümü gibi
Yalnızlığı, bir daha, bir daha, bir daha…
Ve görüyorum, yalnızlık da değişiyor
Yaşayan her şey gibi,
Otlar gibi, ağaçlar gibi,
İnsanlar gibi, böcekler gibi
Sabahtan akşama, akşamdan sabaha.
Ve yine, görüyorum ve hissediyorum ki,
Kimde, nerde, hangi biçimde olursa olsun,
Bu gördüğüm, hissettiğim,
Yaşadığım yalnızlık mı,
Issızlık mı, her neyse,
Yaşayan ve değişen her şey gibi, o da
Sadece bir katresi, bir satırı
Tanrı’nın yaşadığı
Sınırsız, kıyısız ve tanımsız yalnızlığın…
9 Aralık 2015
‘Acı Otlar’ Kitabı