Elimizdeki tüm silahları, hurdacılara satalım,
Elimizdeki tankları, füzeleri,
Havan toplarını, makineli tüfekleri,
Ölümün elimize tutuşturduğu
Ne kadar silah varsa, hepsini, hepsini,
Üçe beşe bakmadan
Çıkaralım elimizden, dilimizden
Ve kafamızdan.
Parasıyla da, önce şöyle bir güzel
Karnımızı doyuralım
Hem kendimizin, hem düşmanlarınızın,
Hem de Suriyeli, Somoli,
Myamarlı göçmenlerin,
Boğaz’a karşı şöyle güzel bir lokantada.
Karınlarımız doyunca da
Hemen kalkmayalım ama.
Birbirimiz için yarattığımız muhabbetten
Zil zurna sarhoş olalım.
( Muhabbet sanat işidir, yeri gelmişken,
Sanat işidir ve yaratılır,
Cesur ve nitelikli çaba gerektirir. )
Sonra, ayağa kalkınca
Evin yolunu tutmayalım hemen,
Öpüşelim koklaşalım dostlarımızla,
Düşmanlarımızla
Ufkun oraya kadar birlikte yürüyelim
Sarhoş şarkılarıyla ve sarmaşdolaş…
Paranın geri kalanına gelince,
İlk akla gelen, okullar açalım, onunla,
Okullar, islah evleri, tımarhaneler,
Hem kendimiz için,
Hem düşmanlarımız için…
Bu güzel, bu âlâ, ama yine de
Paranın çoğunu
Sanata ayıralım, derim ben,
Hayat denen, bilgi ağacının yemişlerini,
İnsan denen rüya ağacının ezgilerini
Bize tattıran şu büyük oyuna,
Sanata ayıralım, bence.
Tiyatrolar açalım, sanat evleri,
Yazar evleri, okur evleri,
Film stüdyoları, film setleri…
Sanata ayıralım, derim, paranın çoğunu,
Zamanın çoğunu, çabanın çoğunu,
Çünkü sanattır, boğuşmanın, didişmenin
vadettiği oyun zevkini
Bin kat fazlasıyla bize yaşatan,
Hem de tek cana kıymadan
Ve tıkamadan göğe tırmanan yolları.
29 Ekim 2009