Medyanın teröre bu kadar destek verdiğine hiç şahit olmamıştık. PKK, DHKP-C ve MLKP gibi örgütler tarihlerinin en "meşru" dönemini yaşıyor. Hiç olmadıkları kadar popüler ve siyasi hayatın merkezine etkide bulunuyorlar. Bu şaşırtıcı durum, sistem içindeki güç yapılarının konumlanışında yaşanan değişimle ilgili; sistemin çekirdeğinde yaşanan değişim haliyle medyaya ve siyasi partilere de yansıyor.
1990'lar ile karşılaştırıldığında PKK'nın sistem içinden çok büyük bir destek aldığı fark ediliyor. Geçmişte devlete hakim olan ama zamanla bu iktidarını kaybeden güç çevreleri, bu dönemde PKK ve HDP ile doğrudan ittifak içine girdi. Yakın zamana kadar PKK'yı sadece siyaseti dizayn etmek için kullanan güç çevreleri, değişen güç dengelerinin de etkisiyle, bir adım daha ileri giderek PKK/HDP ile ortaklık kurmaya yöneldi.
Kürt inkarının resmi yayın organı Cumhuriyet'in, bir zamanlar "terörle mücadelenin" amiral gemisi olan Hürriyet'in, ırkçı Cemaat medyasının birden bire PKK ve HDP yanlısı kesilmesinin arkasında işte bu değişim ve kurulan yeni ortaklık yatıyor. Eski devletin sahipleri, AK Parti'yle kaybettikleri iktidar gücünü PKK ve HDP'yle ittifak içine girerek yeniden elde etmeye çalışıyor. Bu ortaklık, 7 Haziran'da test edildi ve umut verici bulundu. PKK, bu ittifaktan aldığı güçle terörü fütursuzca tırmandırırken; HDP, bu ortaklığa dayanarak terörü sivil siyasi alana taşıyor.
6-7 Ekim olayları sırasında 52 vatandaşın ölümüne yol açan Selahattin Demirtaş'ın Türkiye'nin "pop-starı" haline gelmesi normal mi? Demirtaş yargılanması gereken biriyken kahraman yapıldı. PKK, hala korkunç terör eylemlerine rağmen medyada hoş görüyle karşılık buluyor; Kandil, ittifak ortağı olduğu için makbul görülüyor ve kayrılıyor.
Terör, burada -PKK ile ittifak içine giren güçler için- siyasi bir araç; 7 haziranda zayıflayan AK Parti iktidarını, terörü kullanarak daha da zayıflatma peşindeler. Bu yüzden de ittifak ettikleri PKK-HDP'yi ahlaksızca destekleyip güçlendiriyorlar. PKK ve HDP'nin tüm Kürtleri terörle rehin almasına ön ayak oldular. PKK'ya yakın durmayan Kürtleri medya eliyle terörize ettiler; merkez medya, PKK'lı olmayan Kürtleri "hain" ilan ederek baskı altına aldı. PKK/HDP ise eski devletle ittifak yapmanın tadını çıkarıyor, azami derecede bu ittifaktan yararlanmaya çalışıyor. Örgüt, kendisine açılan alanda ilerleyerek siyasal sistemin merkezine yerleşmeye ve ülke egemenliğini paylaşmaya hazırlanıyor.
* * *
Sistem içindeki etkili güç odaklarının PKK ile ittifak kurma noktasına nasıl geldikleri önemli tabii. "Derin devlet" ya da bugünkü popüler adıyla "Paralel devlet"in asıl işlevi devleti ve sistem içindeki güç konumlanmasını korumaktı. Siyasal iktidar, paralel yapıyı deşifre edip tasfiye etmeye başladığında bir boşluk meydana geldi. "Derin devlet"i kaybeden eski sistemin iktidar sahipleri, bu boşluğu PKK ile ittifak ederek doldurmaya yöneldiler. "Derin devlet" işlevini PKK'ya gördürmeye başladılar. "Ordu göreve" çağrılarının yerini "PKK göreve" çağrılarının almasının sebebi bu. Çağrıyı yapanlar dikkat edilirse hiç değişmedi, aynı tanıdık güç odakları.
* * *
Bugün koro halinde "Ateşkesi bozanın hükümet, savaşı çıkaranın Saray" olduğunu dillendirenler aslında PKK terörünü ahlaksızca kayırmakla kalmıyor, bu ülkeyi daha büyük bir iç savaşın içine sürükleyerek AK Parti ve Erdoğan'dan kurtulmayı planlıyorlar. PKK eliyle terörü tırmandırıp siyasal sistemi yeniden şekillendirmeyi hedefliyorlar. Terörü tırmandıran PKK ile sahte barış çağrıları yapan HDP ve merkez medyanın sonuçta varmak istediği yer aynı; AK Parti'ye terörle boyun eğdirmek ve Erdoğan'ı yalnızlaştırarak denklem dışına itmek. Hükümetin bu dayatmaya teslim olmayacağı ortada ama bu dayatmaların üstesinden gelecek bir çözüm reçetesine de sahip değil. Asıl sorun da bu!