Ana SayfaYazarlarYıldızlardan,ağaçlardan aferin almak...

Yıldızlardan,ağaçlardan aferin almak…

Trenler ne güzeldir…

Hızlısı yavaşı, metaliği mavisi, kara tren belki en güzeli…

‘Trendi oyuncaklarımız, bozup yaptığımız/ Ne güzel günlerdi, gurbetle oynadığımız…’

 

Bu dizeleri (şairini hala bilmem, merak ederim) Istanbul’da bir  istasyonun duva rına kireçle yazılmış gördüğümde hatırlamıştım trenleri nasıl sevdiğimi, raylara yakın  kira evlerimizi, birbirinin tıpkısı küçümen ve şirin istasyon binalarını, şeftrenin karaltısını, elindeki işareti, genizden, kalplerden gitmeyen o güzel kokuyu, artık yürürlükten kalkmış da olsa…Bozkır gecelerinin trenle nasıl kalabalık olup, ışıkla dolup taştığını…Demiryoluna yakın evlerde oturan insanların her geçen trenle titreyen evlerini.

 

Tren, demiryolları bir sevdalık hali. Kaşı gözü, huyu suyu, boyu boşu yanında gölgesi bile sevilir ya hani, boşluğu, yokluğu bile, sevilenin, tıpkı öyle…

 

Demiryolcular ve tren sevdalıları rayları bile seviyor bence.

 

Hadi demiryolcuları anlarım, bize ne oluyor?Belki trenlerin, istasyonların sevda lıları önceki hayatlarında demiryolcuydu, şeftrendi, demiryolcu yakınıydı, tren  istasyonunu bekleyen upuzun kavak ağaçlarıydı…

 

Yoksa niye kara trenin tarih öncesi isi, pası, yeni moda trenlerin heves ve heyecanının tıpkısını duysun?

 

Demiryolcular ayrı bir ulus, farklı, bütün dünyayı kucaklıyor.Bayrağı, milleti tek, milli marşı aynı, dü-düüüt…Sabahı yarar o ses, geceyi aydınlatır, dağlardan köpürüp iner, köprüleri, dere yataklarını aşar. Bir ırmak, ket vurulamaz bir deli nehirdir raylar, dağı dağa ular, uçurumu uçuruma…Gökyüzüne aktığını sanır insan bu ırmağın, tersine sular…

 

Demiryolcular hısım, aynı kan grubundan kişiler, komşuları yıldızlar. Biz göğün ışık cümbüşünü onlar kadar bilemeyiz, sezemeyiz, aslında göremeyiz. Samanyolu bizden saklanır, şehrin ışıkları yıldızları siler çünkü.Demiryolcunun yıldız rütbesi başları üstüne asılıdır.

 

Rayların çeliği ayrı çakar, kavakların gümüş yaprakları farklı ışıtır minik istasyon binalarıyla yanına sıralı lojmanları. Bi de üstüne Samanyolu, değmeyin kefy’lerine.

 

Trenler, raylar, hısımlar kadar, hikayesi de çok, demiryolcunun.

O yüzden belki, yazar, sanatçı, şair olur, demiryolcu çocuklar…

 

Kimi insan bi hikayeye kahraman olur, rütbe alır, unutulmaz, kimi insan hikaye anlatır.Herkes anlatamaz, her yere de uymaz, hikaye dediğin. Uzun geceler ister, sahici anlatıcı ister, meraklı dinleyen ister, başının üstünde Samanyolu da ister.

 

Kısmetse, der eskiler, ‘el verir, yel verir, sel verir. Ama kısmet değilse, el alır, yel alır, sel alır.’ Doğru söz…Demiryolcuyla kaptana kız verirsen, say ki ele verdin, yele, sele verdin…

 

İşte böyle yele verilen gelin kız, ekspres trenin durmadığı bir ara istasyon lojmanında oturmaktadır. Durmamasını derdeder kendine, demiryolcu kocasına da.Evde dirlik kalmaz, ağızlarının tadı eksilir. Rotada olmasa da demiryolcu şeftr en değil mi? O ara istasyonda durdurur, treni…Canına tak etmiştir çünkü, ondan …Ya ne yapaydı?Evde huzur gitti mi, ne yapar insan,çare arar…Durdurur treni, karısı kazanır oyunu…Zaten hep kadınlardır, kazanan, bunu da arif olan anlar. Tabi ara istasyonda nasıl durdurdun ekspresi diye sorgu sual…Hayat dediğin zaten sorgular manzumesi değil mi?

 

Soruşturma sürerken, küçük lojmanda keyf tamdır. Önemlisi budur belki, trenler gelir gider, huzur giderse, gelmez…

 

Yazmış bizim şeftren savunmasını: ‘Aile itibarının hasarı gerekçesiyle, amirim, durdurdum ekspres treni, durmaması gereken ara istasyonda…’

Sonrası mı?

Aldırmayın sonrasına…Bazı işlerin sonunu düşünürse insan, hiç yapamaz…

Samanyolu’nun yıldızlarıyla, istasyonun kavakları ‘Aferin’ demiş olmalı, önemlisi de bu…Yıldızlardan, kavaklardan aferin almak…

Demiryolcu olmak gerekmiyor, bunun için…

Yıldızları dinlemesini bilirsek…Kavakların edasını, şarkısını…

 

- Advertisment -