Yinelemek gerekirse Goldhagen’in Alman toplumuna özgülediği tasfiyeci antisemitizm ona göre Holokost’un gerçekleşmesine neden olan ve bu eyleme iştirak eden failleri harekete geçiren hakim tarihsel parametredir. Ancak Goldhagen’in antisemitizmin tasfiyeci varyantına biçtiği bu nevi şahsına münhasır (sui generis) ontolojik rolün, tarihsel bağlamı olan bir analize haiz olduğunu söylemek son derece zordur.
Zira, Finkelstein’nın Goldhagen’e yönelik üstüne basa basa vurguladığı eleştirinin ağırlık merkezi onun antisemitizmi tarihsel bağlamından kopardığı, özcü ve donmuş bir formata soktuğu noktasında düğümlenmektedir.
Finkelstein gibi Goldhagen’in söz konusu kitabında öne sürdüğü ana argümanın etrafında oluşturduğu tarihçilik anlayışına karşı çarpıcı eleştiriler getiren bir diğer tarihçi-araştırmacı Ruth Bettina Birn’dir. Birn’in Goldhagen’in yalnızca Alman toplumuna has olarak ortaya koyduğu “tasfiyeci antisemitizm” postulasyonunun sorgulanmasına yönelik temel eleştirisi Golhagen’nin bu iddiasını antisemitizmin diğer formlarıyla karşılaştırmalı bir analize tabi tutmamasıdır.
Gerçekten de Birn’in bu eleştirisi son derece ciddi ve dikkate alınması gereken bir noktaya odaklanmaktadır. Zira, “eğer birisi sadece Yahudilerin özel bir muameleye tabi tutulduğunu iddia ediyorsa, diğer kurbanların da nasıl bir muameleye maruz bırakıldıklarını analiz etmesi gerekir; [aynı şekilde] eğer Almanların belirli eylemleri işlediğini iddia ediyorsanız, bunu Alman olmayan toplulukların eylemleriyle karşılaştırmanız elzemdir. Bu Goldhagen’in cevap vermesi gereken kayda değer bir eleştiridir.
Tarih yazımı ve kaynak kullanımı açısından Birn’in Goldhagen’de gördüğü problemli noktalardan bir tanesi Goldhagen’in tarihsel dökümanları ve arşiv belgelerini minimal boyutta kullanmasına ilişkindir. Birn, bazı Nuremberg mahkeme kayıtları ve Alman Federal Arşivleri’nden alınmış birkaç dosya dışında, Goldhagen’in ağırlıkla ikincil literatüre dayandığını ileri sürmektedir.
Goldhagen kitabında İkinci Dünya Savaşı sonrası Nazilerin işlediği suçların soruşturmalarını içeren materyalleri başlıca kaynak olarak kullanmaktadır. Bu soruşturma tutanaklarının ve Nazilerin işledikleri suçlarla ilgili mahkeme kayıtlarının bu dönemi çalışan araştırmacıların için ne denli önemli olduğu su götürmez bir realitedir.
Ancak buradaki kilit nokta bu kayıtların söz konusu dönem üzerine çalışan tarihçiler tarafından ne denli eleştirel bir perspektifle mercek altına alındığı ve yorumlandığıdır. Finkelstein’in yukarıda dikkat çektiği gibi, Birn de Goldhagen’in bu dökümanları kendi merkezi iddiasını temellendirmek adına “seçerek”, eğip bükerek kullandığını ve ana teziyle çelişebilecek düzeyde olan kaynakları bilinçli olarak dışarıda bıraktığını ileri sürer.
Bu minvalde Birn, Goldhagen’in Holokost faillerini harekete geçiren ve onları cinayet işlemeye güdümlü hale getiren kompleks faktörleri oldukça mekanik ve yetersiz bir biçimde analiz ettiğini belirtir. Birn’in Goldhagen’in çalışmasına yönelik en temel eleştirisi bilhassa söz konusu faillerin tahkikat kayıtlarını ele almasına ilişkindir.
Birn’e göre, Goldhagen bu soruşturma kayıtlarını sadece kısmen incelemiştir. İleri sürdüğü argümanları destekleyecek düzeyde belge tüketimine gitmemiş ve bu bağlamda tarih işçiliğinde sınıfta kalmıştır. Dolayısıyla, Goldhagen diğer polis taburları ile ilgili kapsamlı ve geniş miktarda materyali göz önünde bulundurmamış ve sadece Police Taburu 101 bölümüne ait dökümanları irdelemiştir.
Birn, Goldhagen’in bu bölüme ait dökümanları ve soruşturma kayıtlarında taburda yer alan görevlilelerin ifadelerini kitabındaki ana teze uyumlu olacak şekilde seçerek ve yeniden yorumlarayak kullanmayı tercih ettiğini vurgular. Zira Birn, aynı tarihsel kaynak ve arşiv belgelerinde Goldhagen’in temel iddiasına tezat teşkil edecek ifade tutanaklarının bulunduğunun altını çizmiştir.
Birn’e göre Goldhagen’in en ciddi eksikliği ele aldığı Polis Taburu’nda görev alan polislerin eylemlerini bu eylemlerin vuku bulduğu tarihsel ve kurumsal bağlamlarının dışında irdelemesidir. Söz konusu polislerin eylemleri olgusal, sosyal ve kurumsal bağlamlarından azade bir biçimde değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, taburda yer alan görevlilelerin skalası oldukça geniş, farklı davranış biçimleri ve eğilimleri Goldhagen tarafından dikkate alınmamıştır.