Ana SayfaYazarlarBizi biz yapan yalanlar

Bizi biz yapan yalanlar

 

Uzun süre ayak diredim. İnsanlık tarihinin en yok edici facialarından birinin filmine dayanacak kadar güçlü hissetmediğim bir dönemdi belki de. Sonunda eşim yapımı gerçekten beğeneceğime dair birçok sebep öne sürerek beni ikna etti ve Çernobil belgeselini seyrettim.

 

Belgesel, Amerikan HBO şirketinin yapımcılığını üstlendiği bir mini-dizi. Dizinin ilk bölümü bir intihar sahnesi ile açılıyor. İntihar eden kişi Valery Legasov. Anlıyoruz ki Çernobil faciası hakkında bildiği tüm gerçekleri kayda geçirdikten sonra kendini asarak hayatına son veriyor. Bu olay Çernobil kazasının ikinci yıl dönümünden bir gün sonra, yani 27 Nisan 1988’de meydana geliyor.

 

Legasov, bir Sovyet bilim adamı. Önde gelen bir kimyager olarak Sovyetler Birliği Bilim Akademisi üyesi. 26 Nisan 1986’da Çernobil patlaması gerçekleştiğinde Legasov, Kurchatov Atom Enerjisi Ensitüsü’nde başkan yardımcılığı görevinde. Patlamanın ertesinde kendisine devlet tarafından kazanın sebeplerini incelemek ve sonuçlarını yönetmek amacıyla kurulan komisyonda kilit bir görev veriliyor.

 

Komisyondaki görevi kapsamında kaza sonrası müteakip patlamaların tetiklenmesini önlemek ve kazanın olduğu bölgede gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak üzere, devletin ayak sürüdüğü, ama onun zorladığı çok kritik önemler alınıyor. Kullanılmaz hale gelen santralin halen taşımakta olduğu risklerin bertaraf edilmesini ve santralin bulunduğu Pripyat şehrinin boşaltılması onun diretmesi sayesinde gerçekleşiyor.

 

Kaza anından itibaren Sovyet devlet mekanizmasının bütün bu kritik noktalarda olayı büyütmemek, geniş bir halk tepkisi yaratmamak, dünyaya rezil olmamak ve hepsinden önemlisi kazada devlet sorumluluğunu ve ihmalini gün ışığına çıkartmayacak şekilde hareket ettiğini görüyoruz. Her atılan adım asıl günahı saklama amacı taşıyor ve bu sebeple her adımla doğrudan biraz daha uzaklaşılmış oluyor.

 

Parçaların esas birleştiği bölüm dizinin sonunda yer alan mahkeme sahnesi; Legasov mahkemede Çernobil kazasının vuku bulmasının arkasındaki gerçekliği anlatıyor. Dizi boyunca gördüğümüz acı ve ıstırap dolu korkunç sahnelerin ötesinde gerçekliği tüm çıplaklığı ile yüzümüze çarpan bu bölüm bence dizinin en etkileyici yeri.

 

Çernobil Nükleer Santrali kazasının sorumlularının belirlenmesi ve yargılanması amacıyla görülen mahkemede Legasov kazaya sebep olan iki ana faktörü teknik ve insani olarak tanımlıyor. İnsani tarafta anladığımız şu: Santral yönetimi üç yıldır tamamlanması beklenen ama ihmalkârlık yüzünden yapılmayan reaktör testini son günlere bırakmış. Test tamamlanmazsa ciddi yaptırımlar, başarı ile tamamlanırsa da birtakım terfiler söz konusu. Testin programlandığı 25 Nisan 1986 günü ise enerji akımıyla ilgili bir sorun ortaya çıkar ve test bir sonraki güne bırakılmak yerine 10 saat ötelenerek o geceye ertelenir. Ancak arada vardiya değişikliği yapılır ve böylece testi yapacak esas takım değil gece vardiyasında çalışan tecrübesiz bir ekip gerçekleştirmek durumunda kalır. Ve bu şartlarda testin yapılmasında direten müdür (terfi bekleyen) ekiptekileri kolayca sindirebilir, istediği gibi maniple edebilir.

 

Gelelim işin teknik kısmına. Test sürecinde üst üste birçok insani hata yapılmış olsa da santral müdürünün ve test ekibinin sigorta olarak akıllarının bir ucunda AZ5 düğmesi adında bir kurtarıcı duruyor. Reaktörde işler geri döndürülemeyecek derecede dengeden çıkarsa bu düğmeye basıp reaktörü devre dışı bırakabiliyorlar. Ancak reaktörün yapımında, maliyetleri ucuzlatmak adına, kontrol çubuklarında zenginleştirilmiş yakıt yerine grafit kullanıldığı için bu müdahale işe yaramıyor ve reaktör yavaşlatılamayıp, patlıyor.

 

Aslında teknik diye sıfatlandırılan faktörün ana çıkış noktası da insan, yani devlet aygıtındaki insan ve onun bilinçli sorumsuzluğu. Tam da bu bilinçli sorumsuzluklarının farkında oldukları için hem santral yönetimi hem devlet kendi suçlarını saklamak üzere kaza anından itibaren olayı büyütmemeye ve gerçekleri saklamaya çabalıyor. Devlet sırlarını örtbas etmek için yeni yalanlara başvuruyor, doğal olarak yeni yanlışlar yapıyor ve bu maalesef daha fazla insanın ölmesine, zarar görmesine sebep oluyor. Bu kısır döngüde hiçbir şey doğru yapılamaz hale geliyor, yalanlar büyüyor, devletin kendisi oluyor ve durumun bundan sonra iyiye gitmesi neredeyse imkânsızlaşıyor.

 

Dizide gördüğümüz üzere, mahkeme öncesinde bir devlet yetkilisi Lagasov’a söyle göz dağı veriyor. “Mahkemede devletimizin itibarını korumaya öncelik vermelisin, eğer buna uygun şekilde bir ifade verirsen Sovyetler Birliği sana en büyük şeref nişanını takacak ve Kurchatov Enstitüsü müdürlüğüne terfi edileceksin. Önce kötü adamlarımız karşısında kahramanlarımız ve kendi gerçeğimize sahip olmalıyız, atılacak reform adımlarına ancak sonrasında bakabiliriz. Ama eğer bunu yapmazsan sana ne olacağını ben bile kestiremem.”

 

Legasov ise mahkemede hayatı pahasına o gece santralde, öncesinde ve sonrasında olanları adım adım tüm açıklık ve gerçekliğiyle mahkeme heyetine ve bilim insanları komitesine anlatıyor. İfadesini bitirirken kullandığı şu sözler Çernobil faciasının neden olduğunu anlamaya bence yeterli: “Bir noktadan sonra sırlarımız ve yalanlarımız tarafından tanımlanır hale geliyoruz. Gerçek bizi gücendirdiğinde, bu gerçeğin var olduğunu unutana kadar sürekli yalan söylemeye devam ediyoruz. Ancak gerçek orada durmaya devam ediyor. Her söylediğimiz yalan ise gerçekliğe yeni bir borç yaratıyor. Ve eninde sonunda birileri bu borcu ödüyor. İşte bir RBMK* reaktörü böyle patlıyor.”

 

Dizinin sonunda verilen bilgilere göre Çernobil patlaması sebebiyle 4000 ila 93.000 arasında ölüm gerçekleştiği tahmin ediliyor. 1987’den beri değişmeyen resmi Sovyet raporundaki ölü sayısı ise 31.

 

* RBMK: Sovyet tasarımı yüksek güçlü kanal reaktörü

 

- Advertisment -